Rahman ve rahîm olan Allah’ın adıyla
Kullarına yaptığı uyarılardan ve ibadet yolunda müttakilere lütfettiği özel
yardımından dolayı yüce Allah’a sonsuz hamdolsun.
Allah’ın salâtı (rahmeti) nurlu dinin sahibi Hz. Muhammed’e (s.a.v) olsun.
Onun âlinden, ashabından, onların yoluna güzelce uyanlardan ve ümmetin her
çağda yolunu aydınlatan âlimlerden Allah razı olsun.
KUDSİ hadislerden oluşan bu yazıda, her mümin için çok faydalı öğüt, uyarı, müjde
ve bilgiler bulunmaktadır.
Mevlânın bizi bu.bilgilerden faydalandırması duasıyla…
1. KUDSİ HADİS
Yüce Allah (c.c) şöyle buyurmaktadır:
“Ey âdemoğlu!
Öleceğini kesinlikle bilen bir kimsenin, nasıl sevindiğine şaşarım!
Yine, hesaba çekileceğine kesin olarak inanan bir kimsenin nasıl mal topladığına,
kabre gireceğini kesin olarak bilen bir kimsenin nasıl güldüğüne şaşarım!
Âhirete inancı olanın dünyada nasıl huzur bulduğuna, dünyanın geçiciliğini bilen
birinin ona nasıl güvenip bel bağladığına şaşarım!
Yine dili ile âlim kalbi ile cahil olana, su ile bedenini yıkayıp temizleyen fakat kalbi
temiz olmayana insanların kusurları ile meşgul olduğu halde kendi kusurlarına hiç
bakmayana şaşarım!
Yüce Allah’ın kendisini gördüğünü bildiği halde O’na isyan edene şaşarım!
Tek başına öleceğini, kabre gireceğini, hesap vereceğini bilen birinin beni bırakıpta
nasıl insanlarla yakın dostluk kurduğuna şaşarım!
Hiç şüphesiz benden başka ilah yoktur ve Muhammed benim kulum ve resulumdur.
2. KUDSİ HADİS:
Yüce Allah c.c. şöyle buyurmaktadır:
“Ben, benden başka ilah olmadığına, hiçbir ortağımın bulnmadığına ve Muhammedin
benim kulum ve elçim olduğuna kendi nefsimi şahit tutarım.
Her kim benim kaderime razı olmaz, verdiğim belaya sabretmez, nimetlerime
şükretmez, verdiğim rızka kanaat etmez ise benden başka bir rabbe kulluk etsin.
Her kim dünya için hüzünlenir ve kederlenirse bana kızmış gibidir. Kim bir
musibetten şikayette bulunursa benden şikayette bulunmuş olur.
Her kim bir zenginin yanına çıkar ve ona sırf zenginliği sebebiyle tevazuda
bulunursa dininin üçte biri gider.
Biri öldü diye dövünerek yüzünü yırtan kimse, mızrağını alarak benimle savaşmış
gibidir. Bir kabrin üstündeki bir ağacı kesen kimse, eliyle kabemin kapısını yıkmış
gibidir.
Kazancını hangi yoldan elde ettiğine aldırış etmeden yiyen biri; Allah’ın onu hangi
kapıdan cehenneme atacağına aldırış etmiyor demektir.
Her yeni gününde dini için kazançta olmayan herkes kayıptadır. Kayıpta olan kişi
için de ölüm daha hayırlıdır.
Her kim ki bildiğiyle amel ederse Allah ona bilmediği ilimleri öğretir.
Emelini uzun tutanın ameli hâlis olmaz.”
3. KUDSİ HADİS
Yüce Allah (c.c) şöyle buyurmaktadır:
“Ey âdemoğlu!
Kanaat et, ihtiyaç duymaktan kurtul! Hasedi bırak, rahat et! Haramdan sakın,
dinde ihlâs sahibi ol!
Gıybeti terkedene muhabbetimi tattırırım.
İnsanlardan uzak duran, zararlarından korunur.
Kimin kelâmı az olursa aklı kemale erer: Aza razı olan, yüce Allah’a güvenmiş olur.
Ey âdemoğlu! Sen bildiğinle amel etmiyorsun, bilmediğin şeylerin ilmini nasıl
istersin?
Ey âdemoğlu! Sanki yarın ölmeyecekmiş gibi dünya için çalışıp didiniyor ve
ebediyen kalacakmış gibi mal topluyorsun.
Ey dünya! Sana hırsla tutunup sarılanı kendinden mahrum bırak, senden uzak durup
gönlünü çekenin peşinden git ve ona hizmet et, sana bakanların gözüne şirin
görün.”
4. KUDSİ HADİS
Yüce Allah (c.c) şöyle buyurmaktadır:
“Ey âdemoğlu!
Her kim dünyalık bir şey için üzüntü duyup kederlenirse, bu sadece Allah’tan
uzaklaşmasını; dünyada ise sadece sıkıntısını ve âhirette de perişanlığını
artırmaktan başka bir işe yaramaz.
Yüce Allah, dünya için kederlenenin kalbini arkası kesilmeyen tasalarla ve hiç boş
vakit bulamayacak meşgalelerle doldurur. Allah o kalbe öyle bir fakirlik hissi verir
ki, hiçbir zaman zenginliğe ulaşamaz, ona vereceği emeller ise onu sürekli meşgul
eder.
Ey âdemoğlu! Ömrün her geçen gün biraz daha kısalır ama bunu idrak etmezsin.
Sana her gün rızkını gönderirim ama şükretmezsin. Aza kanaat etmez, çokla da
doymazsın.
Ey âdemoğlu! Katımda sana rızkın ulaşmadığı gün yoktur; ancak meleklerin
huzuruma senin tarafından işlenmiş çirkin fiilleri ulaştırmadıkları gün de yoktur.
Sen hem benim verdiğim rızkı yiyor hem de bana isyan ediyorsun.
Bana dua ediyorsun, sana icabet ediyorum. Benden sana hep iyilikler inip dururken,
senden bana kötülüklerin çıkıp duruyor. Ben senin için iyi bir dost ve koruyucu
iken, sen benim için ne kötü bir kulsun! Sana verdiğim nimeti benden gizlemeye
kalkışıyorsun.
Ben, peş peşe yaptığın kötülüklerini örter ve senden utanırken, sen benden
utanmıyorsun. Beni unutuyorsun ama benden başkasını hatırında tutuyorsun.
İnsanlardan korkuyor fakat benden korkmuyorsun. Onların ezasından çekiniyor ama
benim gazabımdan çekinmiyorsun.”
5. KUDSİ HADİS
Yüce Allah (c.c) şöyle buyurmaktadır:
“Ey âdemoğlu!
Tövbede kusurlu davranıp emelini uzun tutanlardan olma! Amel etmeden âhiret
saadetini bekleyen, âbidlerin sözlerini söyleyip münafıkların amellerini
yapanlardan da olma!
Bu kimse, nimet verildiğinde doymaz, verilmediğinde sabretmez, başkasına hayrı
emreder ama kendisi yapmaz, insanları kötülükten sakındırır ancak kendisi
sakınmaz. O, salihleri sever ama onlar gibi olmaz, münafıklardan nefret eder fakat
onlar gibi olur. Yapmadığı şeyi söyler, emredilmediği şeyi yapar. Başkasından
vefakârlık bekler ama kendi vefasızdır.
Ey âdemoğlu!
Her yeni günde yeryüzü sana şöyle seslenir: Ey âdemoğlu! Benim üzerimde
yürüyorsun lâkin bir gün içime gömüleceksin. Üzerimde istediklerini yiyorsun ama
bir gün içime gömüldüğünde böcekler seni yiyecek. Ey âdemoğlu! Ben, insanı
ürperten bir evim. Ben sorgulama, yalnızlık ve karanlıklar yurduyum. Akreplerin ve
yılanların eviyim. Öyleyse beni (salih amellerinle) mamur eyle, (kötülüklerinle)
harap eyleme!”
6. KUDSİ HADİS
Yüce Allah (c.c) şöyle buyurmaktadır:
“Ey âdemoğlu!
Sizin çokluğunuzla azlıktan, ünsiyetinizle yalnızlıktan kurtulayım diye sizi
yaratmadım. Yapmaktan âciz kaldığım bir şey için sizden yardım alayım diye de sizi
yaratmadım. Bir menfaati ele geçirmek veya bir zararı defetmek için de sizi
yaratmış değilim. Bilakis sizi bana sürekli kulluk, çokça şükür, gece ve gündüz beni
teşbih edesiniz diye yarattım.
Ey âdemoğlu!
Öncekileriniz ve sonrakileriniz, cinleriniz ve insanlarınız, küçükleriniz ve
büyükleriniz, hürleriniz ve köleleriniz hepiniz bana kulluk etmekte birleşseniz, bu
yaptıklarınız benim mülkümde zerre kadar bir şey artırmaz.
Her kim hayırlı işlerde gayret ederse sırf kendi iyiliği için eder. Şüphesiz ki Allah’ın
hiç kimseye ihtiyacı yoktur.
Ey âdemoğlu! Verdiğin zararın aynısıyla karşılaşırsın ve yaptığının aynısı sana
yapılır.”
7. KUDSİ HADİS
Yüce Allah (c.c) şöyle buyurmaktadır:
“Ey âdemoğlu!
Ey altın ve gümüşün kulu kölesi olan insan! Ben o ikisini sizin için kendileriyle
rızkımı yiyesiniz, yarattığım giysileri giyesiniz, beni teşbih ve takdis edesiniz diye
yarattım. Siz ise buna karşılık kitabıma sırtınızı dönüp onunla ameli terkediyor,
altın ve gümüşe sarılıp onları baş tacı ediniyorsunuz.
Evlerinizi yükseltiyor ama benim evlerimi (mescidlerimi) alçaltıyorsunuz. Bu
halinizle siz ne hayırlı ne de hürsünüz; ancak dünyanın kulu ve kölesisiniz.
Bu durumda haliniz, dışı kireçle sıvanmış kabirlere benzemektedir. Dışı göze hoş
gözükür, lâkin içi çirkindir.
Yine sizler, insanlar için halinizi güzelleştiriyor, tatlı sözlerle ve hoşa giden
davranışlarınızla onlara sevimli görünmeye çalışıyor, fakat katı kalpleriniz ve çirkin
hallerinizle aslında onlardan uzak bulunuyorsunuz.
Ey âdemoğlu! Amelini ihlâslı yap ve benden ne istersen iste! Ben sana istek
sahiplerinin istediklerinden daha fazlasını veririm.”
8. KUDSİ HADİS
Yüce Allah (c.c) şöyle buyurmaktadır:
“Ey âdemoğlu!
Ben sizleri boşuna ve başıboş bırakmak için yaratmadım. Ben sizden gafil değilim,
her şeyinizden haberdarım.
Siz benim katımdaki nimet ve müjdelere, . ancak hoşunuza gitmeyen şeylere karşı
benim rızam için sabrederek ulaşabilirsiniz.
Sizin bana itaatte göstereceğiniz sabır, sizin için, bana isyanda gösterilecek
sabırdan daha kolaydır. Günahı terketmeniz, cehennem ateşi karşısında benden
özür dilemenizden daha kolaydır. Dünya azabı, sizin için âhiret azabından daha
hafiftir.
Ey âdemoğlu! Benim hidayete ulaştırdıklarım hariç, tümünüz sapık yolda kalırsınız.
Yine benim koruduklarım hariç hepiniz günahkârsınız. Öyleyse bana tövbe ediniz ki
size merhamet edeyim. Kendisine hiçbir sırrınız gizli kalmayacak rabbiniz yanında
gizli günahlarla sırrınızı ortaya dökmeyiniz.”
9. KUDSİ HADİS
Yüce Allah (c.c) şöyle buyurmaktadır:
“Ey âdemoğlu!
Yaratılmışlara lanet okumayın, sonra lanet size döner.
Ey âdemoğlu! Gökler boşlukta benim isimlerimden biri ile direksiz olarak dosdoğru
durmakta iken, sizin kalpleriniz kitabımın binlerce öğüdüyle bile dosdoğru
olamamaktadır.
Ey insanlar! Su, içindeki sert taşı yumuşatmadığı gibi, güzel öğütler de katı kalplere
tesir etmez.
Ey âdemoğlu! Allah’ın kulları olduğunuza şahitlik ettiğiniz halde nasıl olur da O’na
isyan ediyorsunuz? Yine ölümün hak olduğuna inandığınız halde ondan nasıl
hoşlanmıyorsunuz?
Hakkında hiçbir bilginiz olmayan nice şeyleri söylüyor ve bunu önemsiz
görüyorsunuz; oysa bunun günahı Allah katında çok büyüktür.”
10. KUDSİ HADİS
Yüce Allah (c.c) şöyle buyurmaktadır:
“Ey insanlar, size rabbinizin katından bir öğüt ve kalplerdeki hastalıklar için bir şifa
gelmiştir. Öyleyse neden yalnız size iyilik edene iyilikte bulunuyor, sadece size
gelene gidiyor, sizinle konuşanla konuşuyor ve yalnız size ikram edene ikramda
bulunuyorsunuz?
Hiç kimsenin bir diğerine üstünlüğü yoktur. Müminler, ancak Allah’a ve Resûlü’ne
iman eden kimselerdir. Onlar, kendilerine kötülükte bulunana iyilik ederler,
gelmeyene giderler, kendilerine vermeyeni affederler, ihanet edene hainlik
yapmazlar. Kendilerini terkedenlerle konuşur ve hakaret edenlere ikramda
bulunurlar. Şüphesiz ben sizin her yaptığınızdan haberdarım.” Yûnus 10/57.
11. KUDSİ HADİS
Yüce Allah (c.c) şöyle buyurmaktadır:
“Ey insanlar!
Dünya, yurdu olmayanların yurdu, malı olmayanların malıdır. Dünya malını aklı
olmayanlar biriktirir, onunla anlayışı kıt olanlar sevinir. Tevekkülü olmayanlar
dünya için hırs gösterir ve marifete ulaşamayanlar dünya zevklerinin peşine
düşerler.
Her kim yok olacak bir nimeti ve sonu olan bir hayatı isterse, şüphesiz o, nefsine
zulmetmiş, rabbine isyan etmiş, âhireti unutmuş, dünyası kendisini aldatmış,
açığıyla gizlisiyle günahı arzu etmiştir. Çünkü günah işleyenler, yaptıklarının
cezasını mutlaka çekeceklerdir. Ey âdemoğlu! Bana kulak ver ve benimle ticaret
yap, bana çalış ve kârını yanımda saklayıp âhirette al. En’âm 6/120.
Benim yanımda hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın duymadığı ve hiçbir beşerin
kalbine gelip hayal etmediği nice nimetler vardır. Benim hazinelerim ne biter ne de
eksilir. Ben hesapsız ihsan edenim ve sonsuz ikram sahibiyim.”
12. KUDSİ HADİS
Yüce Allah (c.c) şöyle buyurmaktadır:
“Ey âdemoğlu!
Size bahşettiğim nimeti hatırlayın ve ahdime (emrime) vefa gösterin ki, ben de size
verdiğim ahdi yerine getireyim. Birde (ahde vefasızlık hususunda) benden korkun.
43 Buhârî, Tevhîd, 35, Bed’ü’l-Halk, 8; Müslim, İmân, 312; Tirmizî, Cennet, 15; İbn
Mâce, Zühd, 39; Dârimî, Rikâk, 98, 105; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 2/313, 438
Bakara 2/40.
Yola kılavuzsuz çıkamayacağın gibi cennete de amel dışında hiçbir yolla
ulaşamazsın. Yorulmaksızın mal toplanamayacağı gibi bana ibadet üzere
sabretmeksizin de cennete giremezsin. Öyleyse Allah’a (farzların yanında) nafile
ibadetlerle yaklaş.
Benim rızâmı, miskinlerin (garip ve çaresiz kimselerin) sizden razı olmasında
arayın. Rahmetimi âlimlerin meclislerinde bekleyin. Zira benim rahmetim göz açıp
kapama süresince, dahi onlardan ayrılmaz.”
Allah Teâlâ şöyle buyurdu:
“Ey Musa, söyleyeceğimi iyi dinle! Şu bir gerçektir ki, kim bir miskine karşı
kibirlenirse kıyamet günü onu karınca suretinde (küçük, hor ve hakir bir halde)
hasrederim. Miskine karşı tevazu göstereni dünya ve âhirette yüceltirim. Her kim,
bir miskinin sırlarını (özel hayatını) açığa çıkarıp utandırmak için uğraşırsa kıyamet
günü onu, bütün gizli halleri açık bir halde haşrederim.
Kim bir fakire hakaret edip onu küçük düşü-rürse bana karşı harp ilân etmiş
demektir.
Kim bana iman ederse meleklerim dünya ve âhirette onunla musafaha eder.”
13. KUDSİ HADİS
Yüce Allah (c.c) şöyle buyurmaktadır:
“Ey âdemoğlu!
Nice (ilim ve ibadetle kalpte parlayan) ışıklar vardır ki, onu kötü arzuların rüzgârı
söndürmüştür. Nice ibadet edenler vardır ki, kendini . beğenme duygusu onları
felâkete götürmüştür.
Nice zenginler vardır ki, zenginlik onları ifsat etmiştir.
Nice fakirler vardır ki, fakirlik onları bozmuştur.
Nice sıhhatli kişiler vardır ki, afiyette olmak onları yoldan çıkarmıştır.
Nice âlimler vardır ki, ilim onları saptırmıştır.
Nice cahiller de vardır ki, cehaletleri onları helake sürüklemiştir.
Eğer aranızda çokça rükû eden yaşlılar, takvaya sarılmış gençler, süt emen çocuklar
ve otlayan hayvanlar olmasaydı (yaptığınız isyanlar yüzünden) üzerinizdeki göğü
demir, yeri kuru bir çöl ve toprağı da safi kül yapardım. Böylece gökten bir damla
olsun yağmur yağdırmaz, yerden bir tek yeşillik çıkartmaz ve üzerinize azabı daimî
kılardım.”
14. KUDSİ HADİS
Yüce Allah (c.c) şöyle buyurmaktadır:
“Ey âdemoğlu!
Bana olan ihtiyacınız kadarınca benden isteyin. Ateşe dayanabileceğiniz kadar bana
isyan edin.
Ecelinizin uzak, rızkınızın elinizin altında ve günahınızın gizli olduğuna bakıp
aldanmayın.
O’nun zâtı hariç her şey helak olacaktır. Hüküm O’na aittir ve sonuçta O’na
döndürüleceksiniz.”
15. KUDSİ HADİS
Yüce Allah (c.c) şöyle buyurmaktadır:
“Ey âdemoğlu!
Dinin sağlam ve güzel olursa amelin, kanın ve bedenin de güzel olur. Dinin bozuk
olursa amelin, bedenin ve kanın da bozuk olur.
İnsanları aydınlattığı halde kendini yakıp kül eden çıra gibi olma. Dünya sevgisini
kalbinden çıkar. Çünkü ben dünya sevgisi ile benim sevgimi asla bir kalpte
birleştirmem. Kasas 28/88.
Rızık toplama hususunda nefsini zorlama; zira rızık paylaştırılmış haldedir. Hırslı
kişi mahrum kalır, cimri ise kınanır. Nimet daimî değildir. İşlerin lâzım olmayan
yönlerinin araştırılması hayır getirmez. Ecel bellidir. Hak ise malûmdur.
Allah’ın kuluna verdiği en hayırlı hikmet, huşudur (Allah korkusu). En hayırlı
zenginlik, kanaattir. En hayırlı azık, takvadır. Kalbe ikram edilen en hayırlı şey
yakîndir. Size verilen en hayırlı şey ise afiyettir.”
16. KUDSİ HADİS
Yüce Allah (c.c) şöyle buyurmaktadır:
“Ey iman edenler, yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz?
Sizler çoğu defa hayırları söyler ama zıddını işlersiniz. Kendinizin sakınmadığı nice
şeylerden başkalarını sakındırırsınız. Nice şeyleri başkalarına emreder, fakat
kendiniz yapmazsınız. Yine yiyemeyeceğiniz nice malı toplar ve tövbeyi günden
güne, yıldan yıla ertelersiniz, sonra size mühlet verilmez.
Yoksa yanınızda ölüme karşı bir güvence mi var? Ya da cehenneme karşı bir
kurtuluş beratınız mı mevcut? Yoksa cenneti hak edip kurtulduğunuza dair bir
bilgiye mi sahipsiniz?
Sizinle rahman arasında bir rahmet (bağı) mi var?
Nimetler sizi şımarttı. İhsanlar sizi ifsat etti. Uzun emel sizi dünya ile aldattı.
Sağlık ve afiyet içinde olmak sizi yanıltmasın; günleriniz belirli, nefesleriniz
sayılıdır. Elinizde kalan ömrü kendi hesabınıza âhiret için kullanın.
Ey âdemoğlu! Sen her gün alıştığın işinle uğraşıp duruyorsun; fakat annenden
doğduktan sonra her gün, ömründen birazını yok etmekte ve her geçen gün içine
girene kadar seni kabre biraz daha yaklaştırmaktadır.
Ey âdemoğlu! Sizin dünyadaki haliniz bala düşen sineğe benzemektedir; o bala her
düşüşünde ona yapışıp içinde kalır. İşte siz de böylesiniz.
Kendisini başkaları için ateşte yakıp yok eden odun gibi olmaktan sakın!”
17. KUDSİ HADİS
Yüce Allah (c.c) şöyle buyurmaktadır:
“Ey âdemoğlu!
Sana emrettiğim gibi amel et ve seni sakındırdığım şeyden uzak dur. Böyle
yaparsan sana öyle bir (manevî) hayat veririm ki (rahmetimle) ebediyen yaşarsın.
Şunu bil, devamlı hayatta olup asla ölmeyecek olan benim. Ben bir şeye ‘ol’
dersem, o derhal olur.
Ey âdemoğlu! Sözün tatlı ama amelin çirkin olursa sen münafıkların başısın
demektir.
Dışın güzel ama için çirkin olursa helak olanlardan olursun. Böyle olanlar Allah’ı
kandırmaya çalışanlardır. Oysa Allah kendi oyunlarıyla onları kandırmıştır. Halbuki
onlar ancak kendilerini aldatırlar ve farkında değillerdir.
Ey âdemoğlu! Cennete ancak benim azametime boyun eğen, gündüzlerini beni
zikretmekle geçiren, yalnız benim için şehvetlerden el çekenler girer.
Ben (bana sığınan) garibi himaye ederim, fakiri emniyette tutarım, yetime ikramda
bulunur, kendisi için merhametli bir baba gibi olurum. Dul kadınlara şefkatli
kocaları gibi merhametle davranırım.
İşte her kim bu sıfatlara sahip olursa, onun duasına icabet ederim; bana dua
ettiğinde karşılık verir ve benden bir şey istediğinde onun isteğini yerine getiririm.”
18. KUDSİ HADİS
Yüce Allah (c.c) şöyle buyurmaktadır:
“Ey âdemoğlu!
Beni kime şikâyet ediyorsun? Halbuki benim dengim ve benzerim yok ki şikâyet
edesin!
Beni ne zamana kadar unutacaksın? Oysa benim sizden istediğim bu değildir.
Beni ne zamana kadar inkâr edeceksin? Halbuki ben kullarıma zulmedici değilim.
Ne zamana kadar nimetimi inkâr edeceksin? Ne zamana kadar kitabımı hafife
alacaksın? Oysa ben sana güç yetiremeyeceğin şeyleri yüklemedim.
Ey âdemoğlu! Ne zamana kadar isyanınla bana cefa edeceksin? Benden gayri
rabbiniz yok iken, ne zamana kadar beni inkâr edeceksin?
Hastalandığınızda benden başka hangi tabip size şifa verebilir ki? Fakat siz benden
şikâyetçi olmakta ve kaderime kızmaktasınız. Gökten üzerinize yağmuru bolca ben
indirdiğim halde siz, ‘İşte biz şu yıldız sayesinde yağmura kavuştuk’8 diyorsunuz.
Böylece beni inkâr etmiş, yıldıza iman etmiş oldunuz.
Zeyd b. Hâlid el-Cühenî şu hadisi nakleder: Resûlullah (s.a.v) bize Hudeybiye’de
henüz ortalık karanlıkken yağan yağmurun ıslaklığı üzerinde sabah namazını
kıldırdı. Namazın ardından insanlara yönelerek, “Rabbinizin ne buyurduğunu biliyor
musunuz?” dedi. Oradakiler, “Allah ve Resulü daha iyi bilir” dediler. Resûlullah
Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurdu: “Allah şöyle buyuruyor: Kullarımdan kâfir ve
mümin olarak sabahlayan vardır. ‘Allah’ın fazlı ve rahmetiyle yağmura kavuştuk’
diyenler bana iman edip yıldızları inkâr ettiler. ‘Falan yıldızın doğuşu ile yağmura
kavuştuk’ diyenler ise beni inkâr edip yıldızlara iman ettiler.” Bk. Buhârî, istiskâ’,
28; Müslim, İmân, 125; Ebû Dâvûd; Tıbb, 22, Nesâî, İstiskâ,16; Ahmed b. Hanbel,
Müsned, 4/117.
Ben size rahmetimi belli bir ölçüde, hesaplı, belirli ve« taksim edilmiş halde
indiriyorum. Sizden birine üç günlük gıdası geldiği halde, o, ‘Ben kötü bir haldeyim,
hayırdan mahrumum!’ deyip nimetimi inkâr ediyor.
Her kim malının zekatını vermezse, kitabımı hafife almış olur.
Her kim namaz vaktinin girdiğini bildiği halde, onu yerine getirmek için harekete
geçmezse, o benden gafildir.”
19. KUDSİ HADİS
Yüce Allah (c.c) şöyle buyurmaktadır:
“Ey âdemoğlu!
Sabırlı ve mütevazi ol ki, seni yücelteyim. Bana şükret ki, sana nimetimi artırayım.
Benden affını iste ki, seni bağışlayayım. Bana dua et ki, sana karşılık vereyim;
tövbe et ki affedeyim.
Benden iste, vereyim, sadaka ver; malını bereketlendireyim. Akrabanla ilişkini
devam ettir, ömrünü uzatayım.
Benden sıhhatle birlikte afiyet iste. Yine benden yalnızlıkta selâmet, bir şeye
yöneldiğinde ihlâs, tövbende Allah’a karşı vera’ ve kanaatte zenginlik iste.
Ey âdemoğlu! Karnın tam dolu iken ibadette manevî hazza ulaşmayı nasıl
arzularsın? Mal sevgisi ile beraber Allah sevgisini nasıl umarsın? Fakirlikten korkar
halde iken aynı anda Allah korkusuna nasıl sahip olursun? Dünyaya hırsla yapışmış
haldeyken vera’yı nasıl beklersin? Miskinlerin rızasını almadan Allah’ın rızâsını nasıl
elde edersin? Cimrilikle rızâya nasıl ulaşırsın? Dünya sevgisi ve övülmek arzusu ile
cennete girmeyi nasıl arzularsın? Az ilimle âhiret saadetini nasıl umarsın?”
20. KUDSİ HADİS
Yüce Allah (c.c) şöyle buyurmaktadır:
“Ey insanlar!
Tedbir gibi güzel geçim, halka zarar vermekten kaçınmak gibi vera’, edepten daha
yüce bir muhabbet, tövbe gibi şefaatçi, ilim gibi ibadet yoktur.
Yine haşyet gibi dua, sabır gibi zafer, tevfik gibi saadet, akıldan daha güzel bir süs
ve hilimden daha cana yakın bir arkadaş yoktur.
Ey Âdemoğlu! Vakitlerini bana ibadet etmeye ayır ki, kalbini zenginlikle
doldurayım, rızkını bereketlendireyim ve vücuduna rahatlık vereyim.
Beni zikretmekten gafil olma! Gafil kaldığın takdirde kalbini fakirlikle doldurur,
vücudunu yorgun ve halsiz kılar, göğsünü dert ve gama salarım. Ne kadar ömrün
kaldığını görebilsen, düşünü kurduğun emellerden gönlünü çekerdin. Ey âdemoğlu!
Sana bahşettiğim afiyet sayesinde bana kulluk etmeye güç buldun. Benim özel
yardımımla, sana farz kıldığım ibadetleri yerine getirebildin. Benim rızkımı yiyerek
bana karşı yaptığın isyana kuvvet buldun. Benim dilememle, istediklerini istiyorsun.
Dilediğin her şey benim irademledir. Benim nimetimle ayakta duruyor, oturuyor ve
dönüyorsun.
Benim korumam sayesinde geceliyor ve sabahlıyorsun. Benim ihsanım içinde
yaşadın ve nimetim içinde dönüp durdun. Verdiğim afiyetle güzelleştin. Lâkin
ardından beni unutup başkalarını hatırında tuttun. Neden benim hakkımı ve
şükrümü eda etmedin?”
21. KUDSİ HADİS
Yüce Allah (c.c) şöyle buyurmaktadır:
“Ey âdemoğlu!
Ölüm senin tüm sırlarını açığa çıkaracak, kıyamet seninle ilgili bütün haberleri
verecek ve azap yüzündeki perdeyi yutacaktır.
Bir günah işleyeceğinde, günahın küçüklüğüne değil, onunla kime isyan ettiğine
bak! Sana az bir rızk verildiğinde, rızkın azlığına değil, onu sana kimin verdiğine
bak!
Küçük günahları hafife alma; çünkü sen Allah’a hangi günahla (affedilmeyecek ve
azabı hak edecek) isyanı yaptığını bilemezsin. Benim tuzağımdan emin olma; zira
benim imtihanım senin için, bir karıncanın karanlık bir gecede bir kaya üzerindeki
yürüyüşünden daha gizlidir. Ey âdemoğlu!
Bir isyan ettiğinde benim gazabımı hatırlayıp günahtan el çektiğin oldu mu?
Sana emrettiğim gibi farzlarımı yerine getirdin mi?
Miskinlere malından verdin, sana kötülük eden kişiye iyilik ettin mi?
Sana zulmedeni bağışladın mı?
Senden akrabalık bağını koparanla sen ilgilendin mi?
Sana ihanet edene sen insaf ettin mi? Seninle küs olanla konuştun mu?
Çocuğuna edep verdin, komşunu kendinden razı ettin mi?
Âlimlere dinin ve dünyan hakkında sorular sordun mu?
Şüphe yok ki ben, sizin görünüşlerinize ve dış güzelliklerinize bakmam ancak
kalplerinize bakarım.
İşte bu sıfatlar kimde varsa ben ondan razı olurum.”
Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz Allah (c.c) sizin cisimlerinize ve
suretlerinize bakmaz. O ancak kalplerinize bakar (ve sizi ona göre değerlendirir).”
Bk. Müslim, Birr; 33, ibn Mâce, Zühd, 9; Ahmed b. Han-bel, Müsned, 2/285, 359.
22. KUDSİ HADİS
Yüce Allah (c.c) şöyle buyurmaktadır:
“Ey âdemoğlu!
Nefsine ve tüm yarattıklarıma bak; eğer kendin için nefsinden daha kıymetli birini
bula-bilirsen onun ikram ve iyiliklerini kendine çek. Yok, eğer senin için nefsin
kıymetli ise, o halde ona tövbe ve salih amellerle ikramda bulun. Allah’ın sana
verdiği nimetlerini ve sizinle yaptığı sözleşmeyi hatırla. Hani siz ‘işittik, itaat ettik’
diyerek Allah’a söz vermiştiniz!
Kıyamet günü gelip çatmadan önce Allah’tan korkun ve O’na dönün. O gün niceleri
için bir aldanma ve zarar günüdür. O gün gelmesi hak olan bir gündür. O gün, bir
günü dünya günleriyle elli bin güne denk bir gündür.
O gün, kimsenin konuşmaya güç yetiremediği ve mazeret sunmalarına izin
verilmeyen bir gündür.
O gün, her şeyi alt üst eden bir gündür.
O gün, sayha (çığlık) günüdür.
O gün, çok çetin ve belâlı bir gündür.
O gün hiçkimsenin (kendi başına) kimseye bir şey yapmaya imkan sahibi olmadığı
bir gündür. O gün, bütün iş ve emir Allah’a aittir.
O gün, dünyanın harap olduğu göndür. O gün, yeryüzünün sarsıldığı ve birbirine
çarpıp toz duman olduğu gündür. O gün, dağların kökünden sökülüp atıldığı bir
gündür.
O gün, azabın gelip çattığı, yok oluşun çabuklaştırıldığı, yıkım için görevli meleğe
sür’a üfürülme emrinin verildiği ve kainatın yıkıldığı gündür. O gün, dehşetten
küçük çocukların saçları ağarır. Artık sizler hakkı duyduk deyipte duymayanlar gibi
olmayın.
23. KUDSİ HADİS
Yüce Allah (c.c) şöyle buyurmaktadır:
“Ey iman edenler, Allah’ı çokça zikrediniz ve O’nu gece ve gündüz teşbih ediniz.
Ey İmrân oğlu Musa!
Ey beyan sahibi, kelâmıma kulak ver! Ben deyyân (hüküm sahibi) olan Allahım.
Benimle senin aranda tercüman yoktur. Faiz yiyenleri, rahmanın gazabı ve şiddeti
kat kat artırılmış ateş ile müjdele!
Ey âdemoğlu! Kalbinde bir katılık, bedeninde bir rahatsızlık, rızkında bir daralma
ve malında bir azalma bulduğun vakit sana yararı olmayan bir konuda (mâlâyâni)
konuştuğunu bil.
Ey âdemoğlu! Dilin dosdoğru olmadıkça dinin de dosdoğru olmaz. Sen rabbinden
haya etmedikçe de dilin dosdoğru olmaz.
Ey âdemoğlu! İnsanların ayıpları ile uğraşarak kendi ayıbını unuttukça şeytanı
kendinden razı eder ve rahmanı kendine gazap ettirirsin.
Ey âdemoğlu! Dilin bir aslan gibidir; onu kendi başına bırakırsan seni öldürür. Senin
helak olman dilinin başı boş kalıp pervasızca konuşmasındandır.”
24. KUDSİ HADİS
Yüce Allah (c.c) şöyle buyurmaktadır:
“Ey âdemoğlu!
Şeytan sizin düşmanınızda; öyleyse siz de ona düşman olun. Fâtır 35/6.
Bilin ki bugün gruplar halinde haşredileceğiniz, rahmanın huzurunda saflar halinde
duracağınız, kitabı (amel defterinizi) harf harf okuyacağınız, gizli veya açık
işlediğiniz her şeyden sorulacağınız bir gündür. Ogün, müttakileri binek üzerinde
rahmanın huzuruna götürdüğümüz, günahkârları ise susuz olarak cehenneme
sürdüğümüz gündür.^
Sizin için hem müjde hem de tehdit vardır.
Şüphesiz ki ben, benzeri olmayan Allahım. Kimsenin benimki gibi bir saltanatı ve
hükümranlığı yoktur.
Her kim benim için aralıksız oruç tutar ise ona çeşitli nimetlerimle iftar ettiririm.
Kim gecesini ibadetle geçirirse, kendisine sevdiğim hallerden bir hal veririm.
Her kim gözünü haram kıldığım şeylerden korursa, onu ateşimden emin kılarım.
Rab benim; beni iyi tanıyın! Nimetleri veren benim; öyleyse bana şükrediniz.
Koruyucu benim; siz de benim haklarımı gözetin! Yardım eden benim; (siz de
dinime yardım suretiyle) bana yardım ediniz. Affeden benim; bana istiğfarda
bulununuz. Maksud benim; beni gaye edininiz. Veren benim; benden isteyiniz.
Mabud benim; bana ibadet ediniz. Her şeyi bilen benim; benden korkunuz.”
25. KUDSİ HADİS
Yüce Allah (c.c) şöyle buyurmaktadır:
“Ey âdemoğlu!
Allah, kendisinden başka ilâh olmadığına şahittir. Melekleri ve adalet sahibi âlimler
de O’ndan başka ilâh olmadığına şahittir. O, her şeye hükmü geçen ve her işini
hikmetle gerçekleştirendir. Hiç şüphesiz Allah katında gerçek din İslâm’dır. Âl-i
İmrân 3/18-19.
Her kimm İslâm’dan başka bir dine yönelirse bu ondan asla kabul edilmeyecek ve o
âhirette hüsrana uğrayanlardan olacaktır.
O, güzel olan her şeye cenneti müjdelemiştir.
Kim Allah’ı ihlâs ile tanır ve O’na itaat ederse kurtulur.
Kim şeytanı tanır ve ona isyan eden selâmet bulur.
Kim hakkı tanır ve ona tâbi olursa azaptan emin olur. Bâtılı tanıyıp ondan sakınan
başarıya kavuşur.
Her kim dünyayı ve şeytanı tanıyıp onları reddederse saadete erer.
Kim âhireti tanıyıp onu talep ederse hidayete kavuşur. Şüphesiz Allah dilediğini
hidayete erdirir. Hepiniz sonuçta O’na döndürülürsünüz. Al-i Imrân 3/85.
Ey âdemoğlu! Allah rızkına kefil olmuşken senin rızık için çektiğin bu uzun süreli
endişen neden? Allah, verdiğinin yerini dolduracak olduktan sonra bu cimriliğin
niçin? Şeytan Allah’ın düşmanı iken bu gafletin neden?
Allah’ın cezalandırması cehennemle olacağı halde senin keyif içinde olmanın sebebi
ne?
Allah’ın hayır sahiplerine mükâfatı cennet olduğu halde, senin isyan halinde olman
niçin?
Her şey benim kaza ve kaderimle meydana geldiği halde bu sabırsızlık ve feryadın
niye?
Biz her şeyi takdir edip kitaba yazdık ki, elinizden çıkana tasalanmayasınız ve O’nun
size verdiği ile de sevinip şımarmayasınız. Allah çok böbürlenen kibirli kimseleri
sevmez.” Hadîd 57/23.
26. KUDSİ HADİS
Yüce Allah (c.c) şöyle buyurmaktadır:
“Ey âdemoğlu!
Çokça azık edininiz (hayırlı, salih amel biriktirin); çünkü yol uzundur. Allah a karşı
kulluğunuzu güzel ve sağlam yapın; zira deniz derindir. Ameli hakkıyla yerine
getirin; çünkü sırat incedir. Yaptıklarınızı ihlâsla yapın; zira sizi hesaba çekecek
olan Allah her şeyi görmektedir.
Senin bütün arzuladıkların cennette, rahatın âhirettedir. Orada senin için güzel
huriler vardır. Sen benim için ol, ben de senin için olayım. Dünyayı küçümseyip
iyileri severek bana yaklaş. Şüphesiz Allah, iyilik sahiplerinin sevabını zayi etmez.”
27. KUDSİ HADİS
Yüce Allah (c.c) şöyle buyurmaktadır:
“Ey insanlar!
Siz nasıl oluyor da Allah’a isyan ediyorsunuz? Halbuki siz daha güneşin verdiği
hararete feryat ediyorsunuz, cehennemin ateşine nasıl dayanacaksınız?
O cehennemin yedi tabakası vardır. İçindeki ateşin harareti birbirini yer.
Her bir tabakasında yetmiş bin ayrı ateş bölümü vardır. Her bölümde yetmiş bin
bina vardır; her binada yetmiş bin ev vardır. Her evde, yetmiş bin kuyu vardır. Her
kuyuda ateşten yetmiş bin tabut ve her tabutta ateşten yetmiş bin akrep vardır.
Tabutların her birinin üstünde de yetmiş bin adet zakkum vardır.
Bu ağaçların her birinin altında ateşten yetmiş bin görevli ve her bir görevlinin
emrinde ateşten yetmiş bin melek ile ateşten yetmiş bin koca yılan bulunmaktadır.
Bu ateşten yılanların boyu yetmiş bin zirâ-dır. Her bir yılanın karnında öldürücü
siyah zehirden bir deniz bulunmaktadır.
Her bir akrebin bin tane kuyruğu vardır. Kuyruklardan her bir tanesinin boyu yetmiş
bin zirâdır. Kuyruklarda yetmişer bin rıtl öldürücü zehir bulunur. ‘Zâtıma, Tûr’a,
yayılmış ince deri üzerinde yazılı kitaba (Kur’an’a), Beyt-i Ma’mur’a, yükseltilmiş
göğe, dolan denize andolsun ki rabbinin azabı muhakkak vuku bulacaktır.’
Ey âdemoğlu! Ben bu ateşi ancak kâfir, kovucu, riyakâr, malının zekâtını vermeyen,
zina eden, faiz yiyen, içki içen, yetimlere zulmeden, ölünün ardından dövünenler
ile komşusuna eziyet eden ve işçi çalıştırdığı halde ücretini ödemeyenler için
yarattım. ‘Ancak tövbe edip iman ederek salih amel işleyenler müstesnadır.
İşte onlar, Allah’ın kötülüklerini iyiliklerle değiştireceği kimselerdir. Allah çok
affedici ve çok acıyandır.
Ey kullarım! Nefislerinize acıyın; zira bedenler zayıf, yol uzun, yük ağır, sırat
incedir. Hepinizin hesabını görecek olan zât ise, her şeyi görendir. Hüküm verecek
olan hâkim, âlemlerin rabbidir.”
28. KUDSİ HADİS
Yüce Allah (c.c) şöyle buyurmaktadır:
“Ey insanlar!
Fâni bir dünyaya ve sonu olan bir hayata nasıl rağbet ediyorsunuz? Hiç şüphesiz
itaat edenler sekiz kapısından cennetlere girerler.
Her bir cennette yetmiş bin bahçe bulunmaktadır. Bu bahçelerden her birinde de
yakuttan yapılma yetmiş bin köşk vardır.
Bu köşklerde ise zümrütten yetmiş bin ev ve bu evlerin her birinde kırmızı altından
yetmiş bin oda vardır.
Bu odaların her birinde beyaz gümüşten yetmiş bin asma kat vardır ki, bu asma
katların her birinde de yetmiş bin siyah renkli sofra bulunmaktadır.
Bu sofralardan her birinde mücevherden yapılma yetmiş bin tabak ve her tabakta
yetmiş bin çeşit yemek vardır. Her bir asma katta kırmızı altından yetmiş bin
yatak, bunların her birinde yetmiş bin ipek, kalın ve ince atlastan yapılmış yetmiş
bin döşek bulunur.
Yine yatakların her birinin yakınında içinden hayat suyu, süt, şarap ve balın aktığı
yetmiş bin nehir vardır. Bu nehirlerin her birinin ortasında yetmiş bin çeşit meyve
bulunur. Her bir evde yetmiş bin erguvandan çadır ve her bir döşekte de beyaz
tenli gözde hurilerden biri bulunmaktadır. Bu hurilerin her birinin elinin altında
henüz ergenliğe adım atmamış saklı cevherler misali yetmiş bin hizmetkâr kız
vardır.
Her bir köşkün tepesinde yetmiş bin kubbe, her bir kubbede de kimsenin gözünün
görmediği, kulağının işitmediği ve hiçbir beşerin hayal dahi edemeyeceği
(güzellikte) rahman tarafından verilmiş yetmiş bin hediye, bulunmaktadır. Onlar
için diledikleri meyveler, iştahla arzu duyacakları kuş etleri ve şahin gözlü, saklı
incilere benzeyen huriler vardır. Bunlar onlara işledikleri iyi amellere karşılık bir
mükâfat olarak verilir.
Cennetlikler cennette ölmez, yaşlanmaz ve üzülmezler. Oruç tutmaz, namaz
kılmaz ve hastalanmazlar. Onların küçük veya büyük ab-deste çıkmak gibi bir
ihtiyaçları olmaz.
Hadisler için bk. Buhârî, Bed’ü’l-Halk, 8; Müslim, Cennet, 15-17; Tirmizî, Sıfatü’l-
Cennet, 7; İbn Mâce, Zühd, 39; Dârimî, Rikâk,104; Ahmed b. Hanbel, Müs-ned,
2/232, 253, 316; 3/316, 349, 354, 364, 384.
Onlar oradan çıkarılacak da değiller.
İşte her kim bu cennetlere girmeyi arzu eder, ikramımı, yakınlık ve nimetimi
isterse; her işinde sadakat, dünyayı değersiz görmek ve aza kanaat etmek ile bana
yaklaşsın.”
29. KUDSİ HADİS
Yüce Allah (c.c) şöyle buyurmaktadır:
“Ey âdemoğlu!
Mal benim malım, sen ise benim kulumsun. Benim malımdan sahip olacağın, ancak
yiyip tükettiğin veya giyip eskittiğin yahut sadaka vererek ebedî kıldığın kısmıdır.
Bana ve sana ait olan şeyler üçe ayrılır: Biri bana, biri sana aittir. Diğeri de ikimiz
arasındadır.
Bana ait olan senin ruhundur. Sana ait olan işlediğin amelindir. İkimizin arasında
olan ise senin dua etmen, benim de duana karşılık ver-memdir.
Ey âdemoğlu! Şüpheli şeylerden sakın, verdiğime kanaat et, âhirette beni görürsün.
Bana ibadet edersen, bana ulaşırsın. Beni ararsan, bulursun.
Ey âdemoğlu! Sen, işledikleri suçlar yüzünden cehenneme giren yöneticiler, isyan
eden cahiller, haset eden âlimler, hain tüccarlar, kulun hiçbir amelinden mesul
olmadığını söyleyen cahil kimseler, gösteriş yapan hayır sahipleri ve ibadet
yapanlar, kibirli zenginler, yalancı fakirler gibi olacaksan; cenneti isteyenlerle ne
ilgin olabilir?”
30. KUDSİ HADİS
Yüce Allah (c.c) şöyle buyurmaktadır:
“Ey iman edenler! Allah’tan hakkıyla korkun ve ancak müslüman olarak ölün.
Ey âdemoğlu!
Amelsiz ilim, peşinden yağmur gelmeyen şimşek ve yıldırıma benzer.
İlimsiz amel, meyvesiz ağaç gibidir.
Ameli olmayan âlim, oksuz yaya benzer (hedefine ulaşamaz).
Zekâtsız mal, taş üzerine tuz ekmeye benzer (ondan bir hayır çıkmaz).
Ahmak birine yapılan öğüt, hayvanlara sunulan inci ve mücevhere benzer.
Kalbi katı olanın yanında bulunan ilim, içinde su bulunan taşa benzer (İçindeki su
taşa etki edemediği gibi, kalbi katı kimseye de içindeki ilim tesir etmez).
İsteksiz kimselere verilen vaaz, kabirlerin yanında güzel sesle nâme okumaya
benzer.
Haram maldan verilen sadaka, elbiseye bulaşan bir necaseti sidikle yıkamaya
benzer.
Zekâtsız namaz, ruhu olmayan bedene benzer.
Tövbesi olmayan âlim, temelsiz kurulan eve benzer.
Onlar Allah’ın mekrinden (gizli imtihanından) güvende mi oldular? Halbuki helak
olan kimselerden başkası Allah’ın mekrinden emin olmaz. A’râf 7/99.”
31. KUDSİ HADİS
Yüce Allah (c.c) şöyle buyurmaktadır:
“Ey âdemoğlu!
Benim yanımdaki değerin, dünyaya olan meylin ve kalbinde taşıdığın muhabbetim
kadardır. Zira ben dünya sevgisi ile benim sevgimi bir kalpte asla birleştirmem.
Ey âdemoğlu! Takva sahibi ol, beni tanırsın. Açlık çek, beni görürsün. Yalnız bana
ibadete yönel, bana ulaşırsın. Amelini gösterişten temiz tut, sana muhabbet
elbisesini giydireyim. Beni zikretmek için vakit ayır, seni meleklerimin yanında
anayım.
Ey âdemoğlu! Kalbinde Allah’tan başkası varken ve sen O’ndan başkasından bir şey
umarken, ne zamana kadar hem, ‘Allah her şeyden yücedir’ diyeceksin hem O’ndan
başkasından korkmaya devam edeceksin?
Allah’ı hakkıyla tanısaydın, düşünceni O’ndan başkasıyla meşgul etmezdin, O’ndan
başkasından korkmazdın ve O’nun zikrini dilinden hiç düşürmezdin.
Ey âdemoğlu! Fakirlikten korktuğun kadar cehennemden korkmuş olsan, seni hiç
ummadığın yerden rızıklandırırdım.
Ey âdemoğlu! Dünyaya duyduğun rağbet kadar cennete rağbet etseydin, seni her iki
âlemde de mesut kılardım. Bazılarınızın bazılarını zikrettiği kadar olsun beni
zikretseydiniz, melekler sabah akşam sizi selâmlardı.
Dünyayı sevdiğiniz ölçüde benim için ibadet etmeyi sevseydiniz, peygamberlere
ikram ettiğim nimetlerden size de ikramda bulunurdum. Kalplerinizi dünya
sevgisiyle doldurmayın; onun yok olup gitmesi yakındır.”
32. KUDSİ HADİS
Yüce Allah (c.c) şöyle buyurmaktadır:
“Günah işlememek için göstereceğin azıcık sabır, senin için, cehennem azabının
çoğuna sabretmenden daha kolaydır. Doğrusu O’nun azabı daimî olup geçici
değildir.
Azıcık taat için sabretmen, sana içinde daimî nimetler barındıran uzun bir rahatlık
kazandırır.
Ey âdemoğlu! Rızkını başkasına yedirmeden önce benim sana vereceğimi
ahdettiğim şeye güven. Ben senden vazgeçmeden evvel, sen dünyadan vazgeç.
Hesap gününde iyiliklerin yok olup gitmeden evvel kendini şüphelerden arındır.
Âhireti zikrederek kalbini mamur et. Şunu bil ki, senin kabirden başka bir barınağın
yoktur.
Ey âdemoğlu! Cennete girme arzusu olan, hayırlı işlere koşar. Ateşten korkan
kimse, kötülüklerden el çeker. Nefsini şehvetlerden (kötü arzulardan) meneden
kimse, en üstün dereceleri elde eder.
Ey İmrân oğlu Musa! Sen taharet (abdest) üzere değilken sana bir musibet erişirse,
sakın kendinden başkasını kınama.
Ey Musa! Fakirlik, bir çeşit iyiliktir; ancak o, (nefis için) en büyük ölümdür.
Ey Musa! İstişare etmeden iş gören pişman olur. İstihare eden pişman olmaz.”
33. KUDSİ HADİS
Yüce Allah (c.c) şöyle buyurmaktadır:
“Amelleri ile gösteriş peşinde olan kimse, dağın zirvesine sırtında su taşıyan
kimseye benzer. Ona yaptığı işten, ancak zorluk ve yorgunluk kalır. Kendisinin
hiçbir ameli kabul edilmez.
Bu kimse, her ne zaman su ile buluşsa, su onu yumuşatmaz (Gösterişçi de böyledir;
birçok hayırlı amelle iç içe olur, fakat kalbi yu-muşayıp ihlâs sahibi olmaz).
Ey âdemoğlu! Ben ancak benim rızâm için yapılan bir ameli kabul ederim. Ne mutlu
ihlâs sahiplerine!
Ey âdemoğlu! Fakirliğin sana doğru geldiğini gördüğünde, ona, ‘Ey salihlerin süsü ve
şiarı, merhaba!’ de (onu gönül hoşluğu ile karşıla). Zenginliğin sana doğru geldiğini
gördüğünde de, ‘Bu (işlediğim bir hatadan dolayı) bana peşin olarak verilmiş
(âhirete bırakılmış) bir cezadır’ de (hemen sevinmeyip dikkatli ol).
Bir misafirin, (kimsenin ilgilenmediği için) bir yerde mahsur kaldığını görürsen
(bunun vebalinden kork ve), ‘Kovulmuş şeytanın şerrinden Allah’a sığınırım!’ deyip
onunla ilgilen.
Ey âdemoğlu! Mal benimdir, sen benim kulumsun ve misafir de benim elçimdir.
Nimetimi senden çekip almamdan korkmaz mısın? Rızık benim rızkımdır, sana
düşen ise şükürdür. Bu şükrün faydası da «ana dönecektir. Sana verdiğim
nimetlerden dolayı bana hamdetmek istemez misin?
Ey âdemoğlu! Yerine getirmen gereken üç emir vardır: Malının zekâtını vermen,
akrabanı gözetip onun hukukunu koruman, ailene ve misafire karşı gerekeni
yapman. Sana vacip kıldığım bu emirleri yerine getirmezsen, seni âlemlere ibret
olacak şekilde cezalandırırım.
Ey âdemoğlu! Ailenin hakkını gözetir gibi komşunun haklarına saygı göstermezsen,
sana bakmam, amelini kabul etmem ve duana da icabet etmem.
Ey âdemoğlu! Tıpkı senin gibi yaratılmış birine dayanıp bel bağlama; seni ona
havale ederim (senden özel desteğimi çekerim). Yarattıklarıma kibirle muamele
etme; çünkü senin aslın, erkeğin beli ile kadının göğüs kemiği arasından çıkan ve
sidik kanalından dışarı atılan bir menidir.
Sana haram kıldığım şeye bakma; zira böcekler ilk önce gözlerinden yemeye
başlayacaktır. Şunu bil ki, her bakış ve sevgiden dolayı hesaba çekileceksin.
Öyleyse yarın benim huzurumda hangi makamda olacağını düşün; çünkü ben bir an
olsun senin gizli hallerinden gafil değilim. Hiç şüphesiz ben, kalplerin içinde saklı
olan düşünceleri bilirim.”
35. KUDSİ HADİS
Yüce Allah (c.c) şöyle buyurmaktadır:
“Ey âdemoğlu!
İki nimet içinde ve bunlardan hangisinin daha fazla aleyhine olduğunu kestiremez
halde sabahlarsın. Bunlardan biri; günahlarının örtülerek insanlardan saklanması;
diğeri de insanların seni iyi bilip övgü ile anmalarıdır.
İnsanlar, senin hakkında bildiklerimi bilmiş olsalar sana selâm bile vermezlerdi.
Afiyet içinde olman, insanlara muhtaç bulunmaman, onların sana ihtiyaç duymaları
ve şerlerinin senden uzak tutulması ise bundan daha büyük bir nimettir.
Bana hamdet, senin üzerindeki nimetimin büyüklüğünü bil, amelini gösterişten
uzak tut, korku üzere bulunan bir yolcu gibi azık edin ve hayırlı amelini arşımın
altında yap.(Amelini ahirete kadar zayi etme.
Ey ademoğlu! Katı kalpleriniz işlediğiniz amelleriniz yüzünden, amelleriniz
bedenleriniz yüzünden ve bedenleriniz de dilleriniz yüzünden ağlamaktadır.
Ey ademoğlu! Benim hazinelerim ebediyyen tükenmez. Senin infak ettiğin ölçüde
sana infak eder, cimrilik ederek kıstığın ölçüde de senden kısarım.
Sana veddiğim rızıktan miskinlere karşı cimrilikte bulunman; bana karşı kötü
zannın, fakirlikten korkman ve bana güven duymamandandır. Ben seni rızka çok
önem verecek şekilde yarattım. Sen rızkı düşündüğünde seni ben rızıklandırdım.
Öyleyse infakta bulun ve benim rızkımla kullarıma karşı cimrilik etme. Çünkü ben,
verdiğinin yerini dolduracağıma söz verdim, ayrıca sana sevap vaatettim.
Durum bu iken sen niçin kitabım hakkında şüphe içindesin? Benim vaadimi ve
peygamberlerimi tasdik etmeyen kimse, benim rab olduğumu inkar etmiş demektir.
Rab olduğumu inkar edeni yüzükoyun ateşe atarım.”
36. KUDSİ HADİS:
Yüce Allah c.c. şöyle buyurmaktadır:
Ey ademoğlu! Ben kendisinden başka hiçbir ilahın olmadığı Allah’ım. Bana şükredin
ve beni inkar etmeyin.
Ey Ademoğlu! Her kim benim bir velime düşmanlıkta bulunursa bana savaş ilanında
bulunmuş olur.
Benden başka yardımcısı olmayana zulmedene karşı gazabım şiddetli olur.
Benim kendisi için yaptığım taksime razı olanın rızkını bereketlendiririm; kendisi
istemese bile dünya ona koşarak gelir.”
37. KUDSİ HADİS
Yüce Allah (c.c) şöyle buyurmaktadır:
“Ey âdemoğlu!
Elini vicdanına koy ve kendin için istediğin şeyi başkası için de iste.
Ey âdemoğlu! Bedenin zayıf, dilin hafif meşrep (ileri geri ayarsız konuşur), kalbin
ise merhametsizdir.
Ey âdemoğlu! Sonun ölümdür. O sana gelmeden önce sen onun için amelde bulun.
Ey âdemoğlu! Uzuvlarından hiçbirini ona ait rızkı yaratmadan var etmedim.
Ey âdemoğlu! Seni gözsüz yaratmış olsam göze hasretlik duyacak; sağır yaratmış
olsam duymaya özlem çekecektin. Sana bahşettiğim nimetlerimin kıymetini bil ve
bana şükürde bulun; nankörlük etme, sonunda dönüş banadır.
Ey âdemoğlu! Taksim edip sana ayırdığım rızkı elde etmek için kendine sıkıntı
verme. Sana ayırdığım rızık, sen onu tümüyle elde edene kadar seni aramaktadır.
Ey âdemoğlu! Benim adımla yalan yeminde bulunma! Benim adıma yalan yeminde
bulunanı ateşe atarım.
Ey âdemoğlu! Rızkımı yediğin vakit hemen ardından bana kulluğa yönel.
Ey âdemoğlu! Benden yarının rızkını isteme; çünkü ben senden yarının amelini
istemiyorum.
Ey âdemoğlu! Ben senin az ameline razı olurken, sen benim sana bahşettiğim çok
rızka bile razı olmuyorsun.
Ey âdemoğlu! Dünyayı kullarımdan birine bırakacak olsam; kullarımı bana itaate
davet etsinler ve emirlerimi uygulasınlar diye peygamberlerime bırakırdım.
Ey âdemoğlu! Ölüm sana gelmeden önce nefsin için çalış. Hatalarının örtülmesi ve
cezasının hemen verilmemesi seni aldatmasın; şüphesiz onları takip edip yazan
melekler vardır.
Hayatın devamı ve uzun emel sana tövbeyi unutturmasın. Yoksa tövbeyi,
pişmanlığın sana bir fayda yermeyeceği zamana tehir ettiğine pişman olursun.
Ey âdemoğlu! Benim sana verdiğim maldan zekâtını ayırmaz ve fakirlerin hakkını
esirgersen zalimlerden biri sana musallat edilerek malın elinden alınır. Buna
karşılık sana sevap da vermem.
Ey âdemoğlu! Rahmetimi dilersen bana itaate sarıl. Azabımdan korkuyorsan bana
isyan etmekten sakın.
Ey âdemoğlu! Dünya sana yöneldiğinde ölümü, günahlara arzu duyduğunda da
tövbeyi hatırla.
Mal kazanacak olursan hesabını vereceğini, yemeğe oturacağın vakit aç olanları,
nefsin seni bir zayıfa karşı gücünü kullanmaya çağırdığında Allah’ın gücü ve
kudretini hatırla ve bil ki Allah dilese onu sana musallat edebilirdi.
Başına bir belâ geldiğinde, ‘La havle ve lâ kuvvete illâ billâh (kötülükten korunmak,
hayırlarda muvaffak olmak ancak Allah’ın yardımı ile mümkündür)’ diyerek yardım
dile.
Hastalanırsan sadaka vererek bedenine şifa ara.
Sana bir musibet erişecek olsa, ‘innâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn (Biz Allah’ın
mülküyüz ve O’na döneceğiz) de!”
38. KUDSİ HADİS
Yüce Allah (c.c) şöyle buyurmaktadır:
“Ey âdemoğlu!
Hayır işle. Hayır cennetin anahtarıdır ve oraya götürür. Serden sakın, o
cehennemin anahtarıdır; sonuçta sahibini oraya sürükler.
Ey âdemoğlu! Bil ki inşa ettiklerin yıkılacak, ömrün harap, bedenin toprak olacak.
Birikimlerin vârislerinin, nimetler de başkasının eline geçecek. Bütün bunlardan
sana kalan, hesabı, pişmanlığı ve cezasını çekmek olacak.
Kabirdeki arkadaşın amelindir. Hesaba çekilmeden önce sen kendini hesaba çek ve
itaatime yapış, bana isyandan sakın. Sana verdiğime rıza göster, şükredenlerden ol.
Ey âdemoğlu! Güle güle günah işleyeni ağlaya ağlaya ateşe atarım. Benden
korkarak ağlayanı, gülerek cennete koyarım.
Ey âdemoğlu! Hesaba çekileceği gün fakirlerden olmayı temenni edecek nice
zenginler vardır.
Nice zalimler de vardır ki, ölüm onları zelil kılmıştır.
Nice tatlılıklar var ki, ölüm onları acılaştır-mıştır.
Hallerinden memnun ve mutlu niceleri var ki, ölüm bu sevinçlerini zehir etmiştir.
Nice kısa anlık sevinçlerin sonu, uzun hüzünler olmuştur.
Ey âdemoğlu! Hayvanlar senin ölüm hakkındaki bilgine sahip olsa açlık ve
susuzluktan ölene kadar yemeden içmeden kesilirlerdi.
Ey âdemoğlu! Sana ölümden ve onun şiddetinden başka bir ceza verilmeyecek
olsaydı dahi, bunun şiddetinden geceleri sükûnet içinde olmaman, gündüzleri rahat
bulmaman gerekirdi. Ölümün acısı bu ise, ya ardındaki daha şiddetli durumlarda
halin nice olur?
Ey âdemoğlu! Âhiret yaşamında ulaşacağın nimetler vesilesiyle ölüm sırrını arkanda
bırak, dünyada esef duyacağın tek şey elden kaçırdığın hayırlar olsun.
Dünya hayatında elde ettiklerinle şımarma, elinden çıkanlar için de üzülme.
Ey âdemoğlu! Seni topraktan yarattım, tekrar toprağa döndüreceğim ve bir kez
daha topraktan dirilteceğim.
Dünya ile vedalaş ve ölüme hazırlan. Bil ki ben bir kulu sevdiğimde, dünyayı ondan
uzak tutar ve onu âhiret için çalıştırırım. Ona dünyanın kusurlarını gösteririm;
böylece ondan sakınır, cennet ehlinin amelleri ile meşgul olur. Ben de bunun
üzerine onu rahmetimle cennete dahil ederim.
Bir kuluma da buğzedersem, ona beni bıraktırır, dünya ile meşgul eder ve dünya
ameli için çalıştırırım. Böylelikle ateş ehlinden olur, onu cehenneme dahil ederim.
Ey âdemoğlu! Uzun bile olsa her ömür fânidir. Tıpkı bir gölgenin uzantısı gibi
kısacık bir an durur; fakat bir daha geri dönmemek üzere kaybolur gider.
Ey âdemoğlu! Seni yaratan benim, sana rızk veren de. Sana can veren de senden
canını alacak olan da benim. Yine seni diriltecek olan ve hesaba çekecek olan da
benim. Sen, kendine herhangi bir yarar yahut zarar vermeye, hayata, ölüme ve
dirilmeye sahip olmadığın halde, işlediğin kötü işlerin karşılığını göreceksin.
Ey âdemoğlu! Bana itaatte bulun ve bana hizmet et. Rızkın için endişe etme, ben
onun için sana yeterim. Senin için bizzat benim karşılayacağım şeylerin derdini
kendine yük etme!
Ey âdemoğlu! Sana takdir edilmemiş ve ulaşamayacağın bir şeyin yükünü niçin
çekersin? İşlemediğin bir amelin sevabını alamayacağın gibi sana takdir edilmemiş
bir şeye de sahip olamazsın.
Ey âdemoğlu! Yolu ölüm olan biri dünya ile nasıl sevinebilir? Evi kabir olan biri
dünya yurdundaki evi ile nasıl mutluluk duyabilir?
Ey âdemoğlu! Şükrünü eda ettiğin az bir mal, şükrünü yapamayacağın çok maldan
hayırlıdır.
Ey âdemoğlu! En hayırlı malın, önden gönderdiğindir. En hayırsızı ise ardından
dünyada bıraktığındır. Nefsin için önden hayır yolla, ölümden önce onu yanında
bulursun.
Ey âdemoğlu! Dertli olana dertten kurtuluş veren, istiğfar edeni affeden, tövbe
edeni sakındıran, çıplağı giydiren, korku içinde olanın korkusunu gideren, aç olanı
doyuran benim. Kulum bana itaat ve kulluk üzere bulunur, emrime razı olursa onun
işlerini kolaylaştırır, gücüne güç katar, göğsüne genişlik veririm.
Ey Musa! Her kim yetimin ve fukaranın malı ile zenginleşirse onu dünyada
fakirleştirdiğim gibi âhirette de azaba çarptırırım. Kim fakirlere ve zayıflara karşı
kibirlenip merhametsizlik ederse, onun binasını harap eder, cehennemi ona mesken
yaparım.
‘Şüphesiz İd bunlar, evvelki sahîfelerde, İbrahim ve Musa’nın sahîfelerinde de
mevcut olan öğütlerdir. A’lâ 87/18-19.”
39. KUDSİ HADİS
Yüce Allah (c.c) şöyle buyurmaktadır:
“Ben kulumun benim hakkındaki itikad ve zannına göre kendisine muamele ederim.
Artık kulum nasıl isterse benim hakkımda öyle itikad etsin.
Kulum beni zikrettiği zaman ben onunla beraberim. Beni içinde (kalbinden gizli
olarak) zikrederse, ben de onu zâtımla özel olarak zikrederim.
Kulum beni bir topluluk içinde zikrederse, ben de onu, o topluluktan daha hayırlı
bir topluluk içinde (meleklerin arasında) zikrederim.
Kulum bana güzel amelleri ile bir karış yaklaşırsa, ben ona bir karış yaklaşırım. O
bana bir karış yaklaşırsa, ben ona bir kulaç yaklaşırım. Kulum bana yürüyerek
gelirse, ben ona (rahmetimle) koşarak gelirim.”
40. KUDSİ HADİS
Yüce Allah (c.c) şöyle buyurmaktadır:
“Ey kullarım! Ben zulmü kendime haram kıldım; onu sizin aranızda da haram kıldım;
öyleyse birbirinize zulüm yapmayın.
Ey kullarım! Benim hidayete ulaştırdıklarım hariç, hepiniz sapıklık içinde kalırsınız,
öyleyse benden sizi hidayete ulaştırmamı isteyin ki, size hidayet nasip edeyim.
Ey kullarım! Benim doyurduklanm hariç, hepiniz açsınız; öyleyse benden sizi
doyurmamı isteyin ki,’ size yiyecek vereyim.
Ey kullarım! Benim giydirdiklerim hariç, hepiniz çıplaksınız; öyleyse benden sizi
giydirmemi isteyin ki, size giyecek vereyim.
Ey kullarım! Sizler gece-gündüz hata edip günah işliyorsunuz. Ben ise bütün
günahları affediyorum. Öyleyse siz de benden günahlarınızın affını isteyin ki, sizleri
affedeyim.
Ey kullarım! Sizin bana bir zarar vermeye gücünüz yetmez ki, zarar veresiniz. Aynı
şekilde, bana bir fayda vermeye de gücünüz yetmez ki, fayda veresiniz.
Ey kullarım! Sizin ilk insandan son insana kadar hepiniz, insanlarınız ve cinleriniz en
muttaki bir insan gibi olsanız ve o sıfat içinde bana kulluk etseniz, bu benim
mülkümde hiçbir şey artırmaz, yüceliğime bir şey katmaz.
Ey kullarım! Sizin ilk insandan son.insana kadar hepiniz, insanlarınız ve cinleriniz
en günahkâr bir insan gibi olsanız ve o halde bana isyan etseniz, bu benim
mülkümde hiçbir şey eksiltmez, yüceliğime hiçbir zarar vermez.
Sizin ilk insandan son insana kadar hepiniz, insanlarınız ve cinleriniz bir tepede
toplansanız, her biriniz benden bir şey istese ve hepinize istedikleri şeyleri versem,
bu benim mülkümde hiçbir şey eksiltmez.
Ey kullarım! Siz amel etmektesiniz, ben ise amellerinizi sizin için tesbit edip
yazıyorum; sonra onların karşılığını size tam olarak vereceğim.
Kim amel defterinde bir hayır bulursa, (onu kendisine nasip eden) yüce Allah’a
hamdetsin. Kim de amel defterinde kötü işler bulursa, başkasını değil, sadece
kendi nefsini kınasın.”
Âlemlerin rabbi yüce Allah’a hamdolsun.
2 yorum
Hadis rivayet ederken kaynak verseniz “güvenebiliriz” malum internette copy paste ile bilgi dağıtan insanlar var.
İmam Gazali hazretlerinin “Kırk Hadis” kitabından iktibasla…