İleri demokrasi getircez daha! Siyonizmin deha planı Demokrasi ve demokratik yönetimler. Halkın seçmiş olduğu, siyasi ideolojileri olan partilerin var olma savaşı. Kendilerini kanıtlama savaşı! Bazıları sırf bana bana aleyhde olmak için zırvalıyorlar. Demokrasi bilmem kaç senesinde fikir olarak varmış. Evet var. Lakin uygulamada ne zaman tarih sahnesine çıktı? Yeni Dünya Düzeni ve bu planın gerçekleştirilmesi için uygulanan diğer planların en bariz göze batanı, krallık, padişahlık ve bu benzeri yönetimleri yıkmak ve hiç bir mantıki tarafı olmayan demokrasiye geçirmek. Liyakatsız insanlarında üç beş kuruşa yönetimde söz sahibi olabileceği bir sistem bu. Zımmilerin de meclisde bulunabileceği, ülke çoğunluğunun müslüman olunmasına bakılmadan, gayri islami bir kararda söz sahibi olmaları manası taşıyor. Bir ülkede yönetim dahil halkın çoğunluğu islamsa, o ülke darül islamdır.( bunun başka şartlarıda mevcuttur lakin kısa kesiyorum.) o ülkede yaşıyan ekalliyet unsurlar yani gayri müslim tebada, cizye vermek şartıyla o islam ülkesinde özgürce yaşayabilir. Bunlarada zımmi denir. Bir müslümana “azınlıklar” denilince, aklına, hangi ırktan olursa olsun, bütün gayri müslimler gelmelidir…
Bir müslümana “vatandaş” denilince, aklına, hangi ırktan olursa olsun bütün müslümanlar gelmelidir.
Bir İslam ülkesinde, ırkı ne olursa olsun bütün müslümanlar vatandaş,
ırkı ne olursa olsun bütün gayri müslimler zımmidir.
İslam idaresi altında yaşamaya razı olup, cizye denilen vergiyi İslam devletine vermeye razı olup yaşayan gayri müslimler zımmidir.
İslam devleti, zımmilere çok çok geniş din, ibadet, inandığı gibi yaşama, lisan, fikir, ticaret, sanat hürriyeti verir. Bu nedenle pek çok gavur ülkesinin vatandaşı, gönül rızası ile Osmanlı’da zımmi olmayı tercih etmişlerdir. Fatih’in babası Kırklareli ve çevresini harpsiz almıştır. Bir kişi ölmemiştir. Seve seve Osmanlı idaresine girip zımmi oldu o bölgenin gayri müslimleri. Bugün dünyanın jandarması konumundaki abd ve onun gölgesinde aslen o olan siyonizm, idare etmek ve köleleştirmek istedikleri toprakları, çağımızın en büyük fitne yönetimi olan demokrasiyi dikte ediyor. Bölge halkına sormadan, o bölgeye diğer bölgelerde ki ??Adamları vasıtasıyla giriyor. Önce askerleri öldürüp devlet hazinesini o muazzam hizmetirinin karşılığı olarak alıyor. Sonra geçici ve yerel hükümetleri destekleyip onlara demokrasi vebasını aşılıyorlar. Halk uyanınca herşeyin uçup gittiğini anlıyor lakin iş işden geçiyor. Bizim topraklarımızda cumhuriyeti ilan edip, hilafeti kaldıranlar, bugün abdnin emir aldığı lakin o günlerde emri verenlerin ingilterede olduğu bir toplulukdan emir aldılar. Siyonizm, illüminati, mason locaları, rotary, lions, vs… Güneş batmayan imparatorluk birleşik krallık o zamanlar siyonistlerin mahseniydi. Onların mahir siyasetçilerini, para kesesinin gücü ilkesiyle kendilerine satın aldılar ve lozan dahil bir çok masa başı anlaşmada, lehlerinde olan herşeyi kabul ettirdiler. İdealleri dünya düzeni üzerine kurulu olan bu şeytani topluluk, emelleri için kan dökmekden ve milyarlarca dolar harcamakdan çekinmezler. Abdülhamid Han’ın feraset ve basireti, beynelmilel hafiye teşkilatı sayesinde bu gibi pisliklerden anında haber almasını sağlıyordu. Abdülhamid Han gafil değildi! Abdülhanid Han, devlet yönetiminin neler ifade ettiğini, omuzlarındaki yükün ne olduğunu, yapacağı hataların aksülamelleri nerelerden duyulacağını, Halife-i Müslimin sıfatının ne manalara geldiğini ve beynelmilel siyasette bunu mahirane kullanabildiğini, yapılacak yanlışların veballerini ve kandırıldım, aldatıldım bahanesinin halka bahalıya patlıyacağını bilirdi. İdarecilerin liyakat sahibi olmaları lazım. Yöneticiler, kalbur üstü tarihçilerden daha iyi tarih bilmek zorundalar. Tabiri caizse, tarihin yakın şahidi olmak durumundalar. Bugün maddi ve manevi sahada islama saldıranların teşhisi, bu karanlık örgütün satın aldığı siyasetçilerin teşhisi, usül ve kaidelerin teşhisi ve tarihde izledikleri yolun teşhisi için, mutlaka ve mutlaka gerekirse en ince ayrıntısına kadar tarihin bilinmesi şart!!! Türkiye devletinin halefi, muhteşem ecdadımızın ve en önemlisi asrın en siyasi padişahı Abdülhamid Han’ı, mutlaka su gibi ezberlememiz lazım. Masonların, siyonizmin, illüminatinin tarihini ve metodlarını ezberlememiz lazım. Liseli idrakiyle, hevesiyle, zekanın afeti şöhretle ve bilumum nefsani ataklarla ve aktivist ruhla yol alınmaz. Modernist islamcıların ve oryantalistlerin uyguladıkları saha aktiviteleri, masum canların kan dökmesiyle sonuçlandı. Kendi hedefleriniz İslamın kırmızı çizgileriyle çelişmesin. Eğer müslümansanız, İslamın çzidiği sınırların arasında özgürsünüz. Size günah işleme hürriyetide verilmiş lakin, kimse isteyerek ALLAH’ın çizgisini aşmamalı. Bir zamanların hürriyet kahramanlarının sonları herkesin malumudur. Verdikleri zarar ziyan keşke kendilerine olsaydı. Onların aç gözlü siyaset emelleri bütün islam dünyasını buhrana soktu. O kadar kandırıldılar ki acizler, hakla batılı ayırt edemez hale geldiler. Neden? Nefsini beğenmekle hakdan uzaklaşdılar. O kadar ileri gittilerki, islami kişilik ve saygınlıklarını, avrupanın bir hayalden ibaret onlara altın tepsiyle sunduğu demokrasi ve hürriyet uğruna kaybettiler. Bazıları binbir özürle yada helallik alma çalışmalarıyla kendilerni affettirmek istediler lakin, bu mevzularda Abdülhamid’den şahsi helallik yada dolaylı hrlallik alsalarda, umumu hakkı da mevcuttur. Bütün müslüman tebadan dahi helallik alınmalıdır. Yapılan fiil padişahdan çok halkı etkilemiştir. Abdülhamid Han hazretleri duasında “Allahım helal etmiyorum! Şahsımı değil, milletimi bu hale getirenlere, hakkımı helal etmiyorum!
Beni, benim için lif lif yolsalar, cımbız cımbız zerrelerimi koparsalar, sarayımı yaksalar, hanümanımı, hanedanımı söndürseler, çoluğumu gözümün önünde parçalasalar helal ederdim de Sevgili’nin (SalAllahu Aleyhi ve Sellem) yolunda yürüdüğüm için beni bu hale getiren ve milletimi ateşe atan insanlara hakkımı helal etmem!” demiştir. İmam Gazali hazretleri gıybet kitabında şöyle bir hakikati müslümanların kalplerine ve yüzlerine çarpar:” Ne garip işdir ki gıybet edenler, gıybet ettikleri kardeşlerinden helallik alınca haramiyetin ortadan kalktığını sanırlar. Bu gafillikdir! O günahın yada haramın hakkı Hz. ALLAH’da mahfuzdur. O günahdan tevbe etmedikçe helallik almanız mana ifade etmez. Umulur ki, o şahsın hakkından kurtulasınız. Gıybeti haram yapanın hakkı ödenmedikce, affolunmazsınız.!” Sen Abdülhamid hana yaptığın, onun yönetiminde bulunan tebasına yaptığınla eşittir. Onun bulunduğu makam, Halifei müslimin makamı! Bütün islam dünyasının biricik lideri! Ona yapılan ve onun başını derde sokan, bütün islam aleminden helallik almak zorundadır. Ve ben bir müslüman birey olarak, hakkımı helal etmiyorum! Demokratik yönetimler, bu gizli mahfillerin sahipleri için uzaktan kumanda görevi görür. Türkiye tarihini didik didik incelediğiniz vakit, bunun pasparlak karşınızda olacağını göreceksiniz. Fransada, balkanlarda, rusyada ve Osmanlı’da demokrasiyi dikte edenler, bunları maşalarına yaptırmıştırlar! Türkiye’de cumhuriyeti dikte edenler, yahudidir yada dolaylı yoldan yahudidir. İstanbula gelen o ordu var ya, selanik menşeidir ve selanik yahudi beldesidir! Demokrasinin uygulama tarihine baktığınız zaman, özgür halk ve padişah istemedikleri bölgelerde uygulanmak istediğini göreceksiniz! Demokrasi kapitalist ve emperyalist ekonomi ordularının köleleridir. Bu sisteme baş kaldıranlar kahraman değil, hain yada zalim olarak nitelendirilir. Mesela, kamal gayri islami bütün politika ve inkilaplarına rağmen bütün dünyada büyük devlet adamı olarak tanınır. Övülür ve mersiyeler düzülür. Bizim kemalitler kamalın emperyalizmle ve kapitalizme karşı olduğunu iddia eder. Halbu ki bu böyle olsaydı, beynelmilel arenada kamal tıpkı hitler gibi zalim olarak anılırdı! İslamın ana prensiplerini ve ALLAH’ın size emrini iyi tahkik edin. Şeriatın hüküm sürmediği kalpleri azaltalım ki, ALLAH’ın istediği yönetime geçelim ve islamın en parlak medeniyeti olarak tarihe ismimizi altın harflerle yazdılarım. Selametle…