MEDINE
Yeni bir mekan, yeni bir çevre, yeni şartlar… ve her şeye yeniden başlama. Ama zorluklar bu kadarla da
sınırlı değildir: Mekke’li müşrik-kafirler Müslümanların geride bıraktıkları malları satmak için bir ticaret kafilesi
kurarlar. Müslümanlar buna engel olmak için Bedir savaşını; sayıca, silahça az olmasına rağmen göze alırlar
ve sonuçta savaşı kazanırlar. Uhud savaşı: Bedir’in intikamını almak için savaşı başlatan taraf yine müşrikler
olur… Hiç bir şekilde başarıya ulaşamayan müşrikler Medine’nin çevresini sarıp (Hendek Savaşı)
Müslümanlığı yok etmeye çalışırlar…
**********
YER MEKKE
Mekke’deki müşrik bataklığı kurumadıkça müşriklerin saldırılarını önlemek imkansız hale gelmiştir. Hz. Resul
(sallallahu aleyhi ve sellem) Mekke’ye sefere çıkar ve Mekke’yi kan akıtmadan fetheder. Tüm müşrikler Hz.
Resul’ün (sallallahu aleyhi ve sellem) mübarek ağzından çıkacak sözlere göre muamele göreceklerdir. Daha
10 yıl olmamıştır. Korkutma, sindirme, iftira, öldürme, açlık ile yıldırılamayan bir hareketin lideri, karşısındaki
yenik müşrik topluluğuna bir konuşma yapar ve en son olarak onlara şunu sorar: Siz benden ne gibi bir
davranış bekliyorsunuz. Mekke’li müşrikler; biz seni adil biri olarak tanıdık ve senden ancak adalet bekliyoruz
derler. Hz. Resul (sallallahu aleyhi ve sellem), zalim olan bu topluluğa:
“Ve entumüttuleka”, hepimiz hürsünüz, serbestsiniz buyurur ve rahmet, Peygamber olduğunu bir kere daha
ispat eder.
Gayri İslami yönetimde Mekke’de kan, zulüm … vardır. İslami yönetimde hoşgörü, özgürlük ve af.
**********
YER KUDÜS
Haçlı (Hıristiyan taraftarlarının) seferleri başlamıştır… Avrupa’dan yola çıkan hapishaneden çıkartılmış,
serseri, katil insan sürüleri Kudüs’ü işgal ederler, ele geçirirler. Haçlılarla gelen batılı bir tarihçinin cümleleri ile
“Kudüs’ün her yeri kan gölüne” döner. Kudüs’teki tüm Hıristiyan ve Yahudiler öldürülür. Binlercesi insafsızca
ve bir ibadet aşkı ile acımasızca…
Peki Müslümanlar Kudüs’ü fethetmiş iken idareyi ele geçirmişken durum nasıldı: … İslam orduları Kudüs’ü
fethetmişlerdir. İslam ordusu komutanı, Halife ( Hz. Resul’den sonraki İslam devletinin yöneticisi ) Hz. Ömer’e
(radıyallahu anh) haber gönderir Kudüs fethedildi buyrun gelin. İsmi adaletle özdeşleşmiş olan bu insan, bir
devlet başkanı, yeni bir şehri fetheden orduların lideri, bir deve ve bir hizmetçi ile yola çıkar. Deveye sıra ile
binilmekte yürüyen kişi deveyi ve yularını tutmaktadır. Nöbetleşe binilerek Kudüs’e yaklaşılır. Deveye binme
sırası hizmetçiye gelmiştir. Hizmetçi, ben sıramdan vazgeçtim buyurur siz binin der. Fakat Hz. Ömer
(radıyallahu anh) bunu kabul etmez ve hizmetçisini deveye bindirir. Yeni fethedilen şehrin ahalisi ve İslam
ordusu yaklaşmakta olan kafileyi seyretmektedir: Hizmetçi deveye binmiş, Devlet Başkanı Hz. Ömer
(radıyallahu anh) devenin yularını tutmuş şehre doğru yaklaşıyor. Çevresinde ne muhafız alayı ve ne süslü
elbiseleriyle yardımcıları … Karşılarında sadece adil bir lider vardır, Hz. Ömer (radıyallahu anh).
Halife Ömer (radıyallahu anh) şehre girer. Kudüs’ün Hıristiyanları Hz. Ömer’e (radıyallahu anh) kompliman
yarışına girerler. Buyurun kilisemiz de namaz kılın derler. Hz. Ömer (radıyallahu anh) ibretlik ve ince
düşüncenin mahsulu bir cevap verir: “ Eğer ben sizin kilisenizde namaz kılarsam, benden sonra gelen
Müslümanlar da bu kilise de namaz kılmak isterler, kilisenizi elinizden kaybedebilirsiniz .” Sonra tüm
gayrimüslimleri serbest, ibadetlerinde hür bırakır.
Haçlıların işgalindeki Kudüs ve İslam ordularının fethettiği (barış ve huzura açtığı) Kudüs arasındaki fark
ortadadır. Çünkü dinleri, dünya – ahiret görüşleri, olaylara bakış açıları farklıdır.
**********
YER İSPANYA (ENDÜLÜS)
Haçlı Avrupa devletleri İspanya’da bulunan Endülüs Emevi İslam ülkesine saldırırlar. Üç tarafı da deniz ile
çevrili ülkenin dördüncü yönünden (Avrupa’dan) Hıristiyanlar İslam ülkesine girerler, işgal ettikleri yerleri
yakıp yıkarlar. Akdeniz’den gemilerle Afrika’ya veya Osmanlıya kaçıp sığınan kurtulur, geri kalan tüm
Müslüman ve Yahudiler, Avrupa’lı barbar Hıristiyanlarca katledilir, öldürülür.
Halbuki Emevi Müslümanları İspanya’yı fethettiklerinde İspanya’yı Endülüs’e çevirirler. Ülke baştan başa bir
ilim – kültür merkezi haline getirir. Avrupa’dan öğrenciler Endülüs’e ilim tahsiline gelirler. Avrupa ülke
krallarının saray kütüphanelerinde var olan kitap sayılarının katbekatı bir Müslüman alimin mütevazı
evlerinde bulunmaktadır Endülüs’te…
Haçlı işgalinde (her zaman olduğu ve olacağı gibi ) kan ve ölüm ülkesi olan İspanya, İslam futuhatından
sonra ilim, kültür merkezi olan Endülüs. Yer aynı ama kıstas, prensip fikirler farklıdır.
**********
YER İSTANBUL
Haçlı seferleri esnasında Avrupa’dan gelen ( Katolik) haçlılar Avrupa’dan, İstanbul kapılarına dayanırlar.
Kapılarınızı açın İstanbul’dan geçelim. Sizinde düşmanınız olan Müslümanları ve İslam’ı yok edelim derler.
İstanbul’daki Bizanslı (Ortodoks) Hıristiyanlar için bu teklif bulunmaz bir nimettir. Kapılar Hıristiyan ordularına
açılır ve Katolik haçlılar, Ortodoksların şehri İstanbul’a girince yağmalamaya, çalmaya, katliama başlarlar.
Kiliseleri yağmalarlar, Hıristiyanları öldürürler… Son anda haçlıların İstanbul’u terk etmesi Bizanslılarca
sağlanır. Böylece Hıristiyanlarca, bir Hıristiyan şehrinin işgali pahalıya mal olsa da önlenebilir.
**********
YIL 1453
Fatih Sultan Mehmet (radıyallahu anh) on binlerce şehit vererek İstanbul’u fetheder. On binlercesi okla,
kızgın yağla, taşla, işkence ile şehit edilerek Müslümanlarca fethedilebilen İstanbul’a Fatih S. Mehmet
(radıyallahu anh) girerken, Hıristiyan kızlar ona çiçekler sunmaktadırlar. Fatih Sultan Mehmet (radıyallahu
anh) kendi dindaşlarının yaptıklarını İstanbul’lu Ortodokslara reva görmez, herkesi tıpkı atası ve önderi Hz.
Resul (sallallahu aleyhi ve sellem) gibi özgür ve hür ibadetlerinde serbest bırakır. Fetih sembolü olarak
Ayasofya Camiye çevrilir..
**********
YER BOSNA
1990’lı yıllar. Yugoslavya devleti yıkılmış, üçe ayrılan devletin Hıristiyan olan Sırp ve Hırvat tarafları hem
birbirleri ile ama her ikisi birden Müslüman olan Bosnalılarla savaşa başlarlar. Yıllarca yan yana yaşadıkları
Müslümanlara hoşgörü, acımak… yoktur. İnsan (Hıristiyan) hakları beşiği Avrupa’nın ortasında 3.5 yıl bir halk
topluca işkenceye tabi tutulurlar. Homoseksüelliğin, lezbiyenleğin, hayvanlarla cinsel ilişkinin yaygın olduğu
Avrupa’nın ortasında namus kavramını kutsal sayan Müslümanlara, planlı bir şekilde saldırılar yapılır. 3
yaşından 70 yaşına çocuk, kız, kadın, nineye … tecavüz edilir. Erkekler boğazlanarak, kırık cam şişeleri ile
beyinleri sert cisimlerle patlatılarak … öldürülür, çocuklar canlı canlı doğranır…
Müslümanlar, demokratlar, hümanistler … bakar, konuşur, kınar… Ama pratik hiçbir şey yapılmaz.
Osmanlılar ise, Yugoslavya’da 400 yıl hakimiyet sürmüşlerdir. İslami yönetimde geçen yüzyıllar boyunca
Hırvat ve Sırplar dinlerinden dönmeye zorlanmazlar. Özgürlük-hoşgörü sınırları çercevesinde barış içinde
dinlerini yaşarlar. Bosnalılar kendi istekleri ile Müslüman olurlar. İstenirse planlı bir çalışma ile 20-30 senede
tüm Balkan devletleri zorla Müslüman yapılabilecekken -İslam dini buna karşı olduğu için- tüm dinler bir
arada, zorlama olmadan barış içinde yaşarlar. Yüzyıllarca İslam hakimiyetinde barış içinde yaşamış
Hıristiyan toplumlar Osmanlının yıkılması ile 1900’lü yıllarda Yugoslavya’nın baskıcı rejimin çökmesi üzerine
1990’li yıllarda tek taraflı olarak Müslümanlara karşı savaş ve zulme başlarlar.
Güneydoğu’da günümüzde varlığını devam ettiren yezidiler (Şeytana tapanlar) vardır. Yaklaşık bin yıldır
İslam yönetiminde bulunan bu toplulukların, kendilerini yönetenlerin inançları ile 180 derece zıt bir inanca
sahip oldukları halde yaşam ve inançlarının devamına izin verilmiştir.Ya Osmanlı yerine bir Hıristiyan ülke
olsaydı Türkiye, Yezidiler varlıklarını ne kadar süre devam ettirebilirlerdi acaba ?
Yer ve topluluk örnekleri çoğaltılabilir: İspanya’dan kurtarılan Yahudiler kendilerini kurtaran Osmanlı
İmparatorluğu’nu yıkmada etkin rol oynarlar… Ermeniler Osmanlı idaresinde barış ve huzur içerisinde
yaşarken ellerine geçen ilk fırsatta Osmanlıyı arkadan hançerlerler…
İslam barış dinidir, barışın dinidir. Hakim olduğu yerde huzur ve barış vardır. Olmadığı yerde ise kan ve
zulüm.
Günümüzde dünya geneline baktığımız zaman kanı akan tüm toplumların Müslüman oldukları görülür: Irak,
Azerbaycan, Kıbrıs, Keşmir, Filistin, Kosova, Bosna, Çeçenistan, Libya, Cezayir, Tunus… kan akıtan tarafa
bakınca ülke ismi farklı olsa da dinlerinin hep aynı olduğunu görürüz: Gayrimüslimler.
Bu böyle devam edecektir ta ki biz Müslümanlar Kur’an’a teslim olana, dolayısıyla barışa, huzura ulaşana
kadar.