‘Sultan Abdülhamid Han Hakkında Meşhurların İtirafları’ isimli kitapta, Abdülhamid Han’ın siyasi ve hususi hayatıyla beraber, meşhurların kendisi hakkındaki itirafları ve hakkında söylenenler konusu işlenir.
Sultan İkinci Abdülhamid Han, Osmanlı padişahları arasında hakkında en çok araştırma yapılan, en çok tartışılanlardan biri. Keza yakın tarihimizin en çok tartışılan kahramanlarındandır. Abdülhamid Han’ı tartışma konusu yapan, Osmanlı Devletinin en kritik, en nazik döneminde tahta çıkmasına rağmen, takip ettiği denge siyaseti sayesinde ülkenin parçalanmasını, devletin yıkılmasını 33-34 yıl geciktirmesidir. Onun bu denge siyaseti, Osmanlı Devletinin yıkılmasıyla ilgili menfaatleri olan o zamanın büyük devletlerinin işine gelmiyordu. Abdülhamid Han’ın varlığı Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılması üzerine siyaset yapan, dünya hakimiyeti için Osmanlı’ya ait ülkelerde menfaatleri bulunan büyük devletlerin hedeflerine ulaşması önündeki en büyük engeldi.
Yine Yahudilerin, Osmanlı topraklarında, Filistin’de devlet kurma teşebbüsleri vardı. Bunun için bütün dünyada, özellikle Avrupa’da çok yoğun çalışma içindeydiler. Osmanlı’nın içinde bulunduğu zor durumu, özellikle ekonomik yönden güç durumda oluşunu fırsat bilerek, Filistin’de kendilerine devlet kuracak yer verilmesi karşılığında, Osmanlı Devletinin dış borçlarını ödemeyi teklif ettiler Abdülhamid Han’a. O da bu teklifi şiddetle reddetti. Bu sebeple Yahudiler de Abdülhamid Han’a amansız düşman oldular. Kendisine suikastler tertip edildi. Bürokrasiye boyun eğmeyip idareyi kendi eline alması da düşmanlarının ve muhaliflerinin artmasına sebep olduğu gibi, düşmanlığın ve muhalefetin şiddetini de artırdı.
Abdülhamid Han’ın, devletin parçalanmaması için çok büyük çaba harcaması, onun içerde de birçok düşman sahibi olmasına sebep oldu. Büyük devletlerin etkisiyle yakın zamanlara kadar devam eden bir ‘Abdülhamid düşmanlığı’ propagandası yapıldı. Çok etkili oldu bu propaganda. Abdülhamid lehinde yazmak, konuşmak, fikir beyan etmek, onun yaptığı iyi işleri övmek bile kolay kolay cesaret edilebilecek bir durum değildi. Saltanatta bulunduğu dönem içinde devlet adamları, din adamları, ilim ve fikir adamlarından bazılarının taarruzuna maruz kaldı. Kendisine muhalefet eden meşhurlardan bazıları şunlardır: Namık Kemal, Mithat Paşa, Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi, Gazi Ahmet Muhtar Paşa, Said Halim Paşa, Prens Sabahaddin, Ahmet Refik Altınay, Süleyman Nazif, Mehmet Akif Ersoy, Elmalı Hamdi Yazır, Rıza Tevfik… Tabi bu kadarla sınırlı değil Sultan Abdülhamid’in muhalifleri. Bunlar en tanınanlarından birkaçı.
Abdülhamid Han tahttan indirildikten sonra, İttihat ve Terakki iktidarı işe başlar. Bu partinin iktidarında ülke, içerde ve dışarda tam bir kargaşa içine sürüklenir. Devletin başına çok büyük gaileler açılmasına sebep olur İttihat ve Terakki uygulamaları. Bu durumu gören ve yaşayan Abdülhamid muhaliflerinin çoğu, çok büyük pişmanlıklar duyarlar. Bu pişmanlıklarını daha sonra çeşitli vesilelerle dile getirip itiraflarda bulunurlar. Yavuzhanlı Osmanoğlu’nun hazırladığı, Çamlıca Basım Yayın tarafından 1. baskısı 2006 ve 2. baskısı 2007 yılında yapılan Sultan Abdülhamid Han Hakkında Meşhurların İtirafları isimli kitapta, Abdülhamid Han’ın siyasi ve hususi hayatıyla beraber, meşhurların kendisi hakkındaki itirafları ve hakkında söylenenler konusu işlenir. Bu itiraflardan şüphesiz en meşhuru Rıza Tevfik Bölükbaşı’nın ‘Sultan Abdülhamid Han’ın Ruhundan İstimdat’ isimli şiiridir. Abdülhamid Han’a muhalif olup, daha sonra pişmanlıklarını şiir yoluyla dile getirenlerden ikisi de Süleyman Nazif ve Şair Eşref’tir. Hüseyin Kazım Kadri, Ahmed Rıza Bey,Talat Paşa, Fethi Okyar ve Elmalı Hamdi Yazır gibi daha niceleri itiraflarda bulunurlar. Her birinin itirafları yer alır kitapta.
Sultan Abdülhamid, kızıl değil ‘Gök Sultan’dır
Abdülhamid Han lehinde söyleyip yazmanın cesaret istediği dönemlerde, 1956 yılında Hüseyin Nihal Atsız, Peyami Safa’nın Sultan Abdülhamid’e ‘cahil’ sözünü sarf etmesi üzerine manalı bir yazı kaleme alır. O yazının ilgili kısmı şöyledir: “Onun katil olduğu yalan, kızıl sultan olduğu iftiradır. Avrupalıların ve Ermenilerin yakıştırdığı ‘Kızıl Sultanlık’ iftirasını benimsemek, onların emellerine hizmet etmek olmaz mı? Sultan Abdülhamid, kızıl değil ‘Gök Sultan’dır. Herkeste bulunması mümkün ufak tefek kusurlarını şişirip erdemlerini inkar etmekle ne Türk tarihi, ne de milleti bir şey kazanır… Türkiye, dört sınırında yangınlar olan bir ev, Sultan Abdülhamid, o yangınların eve bulaşmaması için hızla koşarak ateşe su serpen, kum döken ve keçe kapatan bir savunucu idi. Bu koşuşturmaları sırasında yoluna çıkan bir iki çarpıp düşürdüyse, suç onun değildir. Çünkü, yurdun çevresindeki yangınlar göğe yükseliyor ve Gök Sultan, alevleri içeri sokmamak için didiniyordu. Ve sokmadı da… Ne diyelim? Durağı Cennet olsun.”
Sultan Abdülhamid’in muhalif ve muarızlarının günah çıkartırcasına, tevbe edercesine itiraflarının yer aldığı bu kitap, onun üstün vasıflarına, yüksek ahlakına, cesaretine, merhametine, vatansever ve milliyetçiliğine ait bilgilere de yer veriyor. Tarihçi Ahmet Refik Altınay’ın Abdülhamid’in cenaze merasimini anlatan güzel bir yazı da yer alır kitapta. ‘Cennetmekan’ tabiriyle anılan, müsemma olan Sultan Abdülhamid Han’a Allah’tan sonsuz rahmet dilemek bir borçtur bizim için.