(ö. 733/1333 [?])
Osman Gazi’nin, devletin kuruluş ve teşkilâtlanmasında önemli hizmetleri geçen oğlu.
Adı kaynaklarda Ali ve Ali Erden şeklinde de geçmektedir. Hakkındaki bilgiler, kaynak yetersizliği ve mevcut kaynaklardaki çelişkiler yüzünden eksiktir. Ancak vakfiyesinde adı Alâeddin olarak geçer. Büyük bir ihtimalle Orhan Bey’in ana baba bir küçük kardeşidir. Babasının son zamanlarına kadar bazan Bilecik’te dedesi Şeyh Edebâli’nin, bazan da Yenişehir’de babasının yanında kaldı. Osman Gazi’nin ölümünden sonra, ahî reislerinin ittifakıyla ağabeyi Orhan’ın beyliğe geçmesi üzerine muhtemelen bir süre ordu kumandanı oldu, fakat ardından inzivaya çekildi. Bir rivayete göre ise babasının sağlığında ordu kumandanı bulunan Orhan’ın “bey”lik teklifini ve baba mirasını reddetti; sadece Bursa’nın Kete bölgesindeki Kotra (Kudra) arazisini almakla yetindi. Fakat Alâeddin Bey’in, Orhan Gazi ile Bizans İmparatoru Andronikos arasında Maltepe’de yapılan savaşta ordu kumandanı olduğu bilinmektedir. Nitekim 1333 tarihli vakfiyesinde geçen “emîr-i kebîr mücâhid fî sebîlillâh (…) avni’l-guzât ve’l-mücâhidîn” ifadesi bu keyfiyeti doğrular. Alâeddin Bey bir rivayete göre 1333 yılında Biga Kalesi’nde ölmüştür (bk. Mehmed Râşid, vr. 24b-26a). Mezarı babasının Bursa’daki türbesindedir. Bursa’nın Kükürtlü semtinde bir tekkesi, Kaplıca başında da iki camii vardır. 928 (1522) tarihli Bursa evkafına ait bir tapu defterinde torunlarının adları geçmektedir. Bazı kaynaklarda, o devirde yaşamış ve hânedan mensubu olmayan bir başka Alâeddin Paşa ile karıştırılan Alâeddin’in gerek vakfiyesinde gerekse tahrir defterindeki sıfatı “bey”dir.
Alâeddin Bey’in en önemli
icraatı, Osmanlı Beyliği’nin idarî ve askerî yöndeki teşkilâtlanmasında
gösterdiği faaliyetlerdir. Ordu kumandanlığı sırasında, Osmanlı askerini
öteki Anadolu beyliklerinin askerlerinden ayırmak için askerlerin
serpuşlarının rengini kırmızıdan beyaza çevirtmiş, Çandarlı Kara Halil
ile birlikte ilk defa dâimî yaya ve müsellem* birliklerinin kurulmasına
ön ayak olmuştur. Ordunun öteki birliklerinin de teşkilâtlandırılması,
hatta Osmanlılar’da divan teşkilâtının kurulması, divanda burma sarık
giyilmesi ve para bastırılması Alâeddin Bey’e atfedilirse de bunlar
hakkında şimdilik kesin hüküm vermek mümkün değildir.
BİBLİYOGRAFYA
BA,TD, nr. 53, s. 199, 204, 213; Âşıkpaşazâde, Târih, s. 21, 36-37,
39-40; Oruç b. Âdil, Tevârîh-i Âl-i Osmân, s. 5, 15; Neşrî, Cihannümâ
(Unat), I, 147-149, 153-155; Hadîdî, Tevârîh-i Âl-i Osmân, İÜ Ktp., TY,
nr. 1268, vr. 31a-b; İbn Kemâl, Tevârîh-i Âl-i Osmân, 1.
Defter, s. 140, 195, 196; II. Defter, s. 54; Âlî, Künhü’l-ahbâr,
İstanbul 1277, V, 42 vd.; Hoca Sâdeddin, Tâcü’t-tevârîh, İstanbul
1279-80, I, 21, 38-40; Solakzâde, Târih, s. 18 vd.; Ayvansarâyî,
Vefeyât-ı Selâtîn, s. 98-99; Mehmed Râşid, Zübdetü’l-vekāyi‘ der-Belde-i
Celîle-i Bursa, Millet Ktp., Ali Emîrî, Tarih, nr. 89, vr. 24b-26a;
Hammer (Atâ Bey), I, 134-138, 141, 146, 321 vd.; H. A. Gibbons, Osmanlı
İmparatorluğu’nun Kuruluşu (trc. Râgıb Hulusi). İstanbul 1928, s. 53
vd.; M. Fuad Köprülü, Bizans Müesseselerinin Osmanlı Müesseselerine
Tesiri (İstanbul 1931) → (nşr. Orhan F. Köprülü), İstanbul 1981, s. 6,
10, 146; Danişmend, Kronoloji, I, 1, 16, 17, 19-20, 50, 425; Hüseyin
Hüsâmeddin, “Alâeddin Bey”, TOEM, sy. 14 (1340), s. 307, 380; sy. 15
(1341), s. 128, 200; Uzunçarşılı, “Osmanlılarda İlk Vezirlere Dair
Mütalaa”, TTK Belleten, 111/9 (1939), s. 99; a.mlf., “Alâeddin Paşa”,
İA, I, 282-285; Şevkiye İnalcık, “İbn Hacer’de Osmanlılar’a Dair
Haberler”, DTCFD, VI/3 (1948), s. 192 vd.; S. M. Stern, “ʿAlāʾ al-dīn
Beg”, EI2 (Fr.), 1, 348.