Fethullah Gülen’in bugüne kadar devirdiği çamlar ve kırmış olduğu bardaklardan bir hülâsa:
1. “Tesettür teferruattır.“Kadınların başlarını örtmesi iman meselesi ölçüsünde önem arzetmez. Allah’a karşı kulluk, umumi manada kulluk ölçüsünde önem arzetmez bunlar. Teferruata ait meseledir. Nitekim, Allah’a iman meselesi Mekke’de Efendimize tebliğ edilmiş, namaz meselesi orada bize farz kılınmış, daha sonra da zekât bize farz kılınmış. Ama tesettür meselesine gelince biraz farklı. Zannediyorum Peygamberliğin 16. ve 17. senesinde müslüman kadınların başları açıktır. Temel meseleler varken, teferruatla uğraşılmamalı.” diyerek kendi zannı ile beyanat verdi. (Bkz. Hürriyet, 23-28 Ocak 1995; Sabah, 23-30 Ocak 1995 tarihli röportajlar)
Şu Âyet-i kerime ile onun bu sözü çürütüldü :
“Resul’üm! Mümin kadınlara da söyle. Gözlerini harama bakmaktan sakınsınlar, ırzlarını namuslarını korusunlar. Ziynet yerlerini açıp göstermesinler. Ancak bunlardan görünmesi zaruri olan (yüz ve eller) müstesnâdır. Başörtülerini (göğüs ve boyunları görünmeyecek şekilde) yakalarının üstüne koyup örtsünler.” (Nur: 31)
Allah-u Teâlâ din-i İslâm’ında setri, örtünmeyi kesin şart koymuş, farz kılmıştır.
2. Hıristiyan papazları, yahudi hahamları ile hoşgörü toplantıları yaparak; “”Gerekirse bu mevzuda her köşe başında bir hoşgörü vakfı kurulmalı, herkes hoşgörü soluklamalı.” dedi. (30 Eylül 1996 Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın ‘Mutlu Yarınlar İçin Elele’ programında yaptığı konuşma)
Şu Âyet-i kerime ile onun bu sözü çürütüldü :
“Ey inananlar! Yahudi ve hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirinin dostudurlar, sizden kim onları dost edinirse, o onlardandır.” (Mâide: 51)
Allah-u Teâlâ bu Âyet-i kerime’si ile yahudi ve hıristiyanlarla dost olmayı yasaklamış, onları dost edinenin onlardan olduğunu beyan etmiştir.
3. “Kimse kimseye inancından dolayı ithamda bulunmayacak, kimse kimseye dininden ya da dinsizliğinden dolayı taanda bulunmayacak.” dedi.
Şu Âyet-i kerime ile onun bu sözü çürütüldü :
“Ey Peygamber! Kâfirlerle ve münafıklarla cihad et, onlara karşı sert davran. Onların varacağı yer cehennemdir. O gidilecek yer ne kötüdür.” (Tevbe: 73)
4. Hazret-i Allah’ın, Resulleri arasında vahiy elçisi olan Cebrâil Aleyhisselâm hakkında; “Gökyüzünden inse, parti kursa, kusura bakma ben senin partine girmem desteklemem derim.” Farz-ı muhal, o bile gelse Türkiye’de bir parti kursa, onun partisini bile destelemem…” (23.11.1995, Savaş Ay ile Röportaj)
dedi.
Şu Âyet-i kerime ile onun bu sözü çürütüldü :
“İşte onlar Allah’ın hizbi (partisi)’dir. İyi bilin ki kurtuluşa ulaşacak olanlar Allah’ın hizbi (partisi)’dir.” (Mücâdele: 22)
Bu Âyet-i kerime’yi Allah-u Teâlâ’nın emriyle getiren Cebrâil Aleyhisselâm’dır. Bu Âyet-i kerime’sinde “Ülâike hizbullah” = “Bu benim ve Resul’ümün partisidir.” diye ilân etti. Onun girmem dediği parti işte budur.
5. Necip tarikatlere dil uzatarak; “Tarikatler bir dönemdeki misyonunu eda etmişlerdir. Zaman böyle fert zamanı değil, cemiyet zamanıdır.” dedi.
Şu Âyet-i kerime ile onun bu sözü çürütüldü :
“İyi bilin ki Allah’ın veli kulları için hiçbir korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır.” (Yunus: 62)
6. “Kadından idareci olmasının hiçbir sakıncası yoktur.” diyerek Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-e ve Hazret-i Allah’a karşı gelmiştir.
Şu Âyet-i kerime ile onun bu sözü çürütüldü :
“Peygamber size neyi verdiyse onu alın, neyi yasak ettiyse ondan sakının.” (Haşr: 7)
Binaenaleyh Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz:
“Mukadderatını bir kadının eline veren millet felâh bulmaz.” buyuruyor. (Buhârî, Tirmizî)
7. Gerek himmet geceleri, gerek iftar ziyafetleri ile trilyonlarca lira para toplayıp Hazret-i Allah’ın emrine karşı geliyor.
Şu Âyet-i kerime ile onların bu icraatları çürütüldü:
“Sizden hiçbir ücret istemeyenlere uyun, onlar doğru yoldadırlar.” (Yâsin: 21)
Bu Âyet-i kerime’sinde Cenâb-ı Hakk para toplayanların doğru yolda olmadığını beyan ediyor.
8. “Herkes kelime-i tevhidi esas alarak çevresine bakışını yeniden gözden geçirmeli ve ıslâh etmelidir. Hatta kelime-i tevhidin ikinci bölümünü yani Muhammed Allah’ın resulüdür kısmını söylemeksizin sadece ilk kısmını ikrar eden kimselere rahmet ve merhamet bakışıyla bakmalıdır.” (Küresel Barışa Doğru: 131. sh)
Kelime-i Tevhide “Muhammedurresulullah” ekelenilemdiği sürece hiç kimse müslüman olamaz. İstediği kadar La İlahe İllallah desin. “Muhammedurresulullah” demeyen iman etmiş olamaz. Tevhid doğru deyip tevhidin bize ulaşmasında aracı olan Muhammed (aleyhisselam) Allahın Elçisidir. Demeyeceksin sonra da kurtulacaksın. Böyle bir din inmedi.
9. Yahudi ve hıristiyanları kınayan ve azarlayan âyetler ya Muhammed (aleyhisselam) döneminde yaşayan ya da kendi peygamberleri döneminde yaşayan bazı yahudi ve hıristiyanlar hakkındadır.” (Küresel Barışa Doğru: 45. sh)
Fıkıh ve Tefsirlerdeki de şu kâide ile bu sözü çürütüldü :
“Esbâb-ı nüzûlün, yani âyetin inmesine sebep olan olayın hususî olması, hükmünün umumî olmasına engel değildir.
Bu sebeble böyle bir şey söz konusu ise bile, Âyet-i kerime’lerde sebebin hususi oluşu hükmün umumi oluşuna mani olmadığı için; sözü edilen bütün bu uyarılar, kıyamete kadar gelecek bütün Yahudi ve Hrisitiyanalr için de geçerlidir.
10.”Amacımız bu üç büyük dinin inananları arasında hoşgörü ve anlayış yoluyla bir kardeşlik tesis etmektir.” (9 Şubat 1998, bkz. Aksiyon, 167. sayı)
Şu Âyet-i kerime ile onların bu icraatları çürütüldü:
“Müminler ancak kardeştir.” (Hucurat Sûresi , ayet . 10)
11. “Papa 6. Paul cenapları tarafından başlatılan ve devam etmekte olan Dinlerarası Diyalog İçin Papalık Konseyi (PCID) misyonunun bir parçası olmak üzere burada bulunuyoruz. Bu misyonun tahakkuk edişini görmeyi arzu ediyoruz. En aciz bir şekilde hatta biraz cüretle, bu pek kıymetli hizmetinizi icra etme yolunda en mütevazı yardımlarımızı sunmak için size geldik.” (9 Şubat 1998, bkz. Aksiyon, 167. sayı)
“Dinlerarası diyalog, Kilise’nin bütün insanları Kilise’ye döndürme amaçlı misyonunun bir parçasıdır… Bu misyon aslında Mesih’i ve İncil’i bilmeyenlere ve diğer dinlere mensup olanlara yöneliktir. “
1964 yılında 2. Vatikan Konsilinde kurulan ‘Hıristiyan Olmayanlar Sekreteryası’nın 1973 yılında, sekreterlik görevine getirilen Pietro Rossano, Sekreterya’nın yayın organı Bulletin’deki bir yazısında şunu belirtiyordu:“Diyalogdan söz ettiğimizde, açıktır ki bu faaliyeti, Kilise şartları çerçevesinde misyoner ve İncil’i öğreten bir cemaat olarak yapıyoruz. Kilise’nin bütün faaliyetleri, üzerinde taşıdığı şeyleri yani Mesih’in sevgisini ve Mesih’in sözlerini nakletmeye yöneliktir. Bu sebeple diyalog, Kilise’nin İncil’i yayma amaçlı misyonunun çerçevesi içinde yer alır.”
12. Fethullah Gülen’den şaşırtan ve ucube Gazze yorumu… ”İsrail’den izin alınmalıydı” (04 Haziran 2010 – cihaderi.net)
Bizim Türklerden hiç kimse, TEL-Aviv’e veya Hayfa’ya giderken Filistinlilerden mi izin alıyor da, Gazze’ye giderken millet İsrailden izin alsın ?
13. Bin Ladinden nefret ediyorum ! “Dünyada en çok nefret ettiğim insanlardan bir tanesi Bin Ladin`dir.
Hani siz, MUHABBAET FEDAİLERİYDİNİZ ? Husumete vakitleriniz yoktu ! Sizin nefretle ne işiniz olabilir ? Her köşe başında bir hoşgörü vakfı kurulmalı, herkes hoşgörü soluklamalı derken Bin Ladini bu hoşgörünün ve soluğu dışında neden bıraktınız ?
Bütün bunlar gösteriyor ki, Fethullah Gülenin din anlayışı ayrıdır ve İslâm Dini ise çok ayrıdır. Bütün bu beyanatları, icraatları kurdukları cemaatçilik yoluna göredir.
Şu Âyet-i kerime ile onların cemaatçilik yolu çürütüldü:
“Amma ne var ki insanlar din hususunda kendi aralarında parçalara bölündüler, çeşitli kitaplara ayrıldılar. Her bölük, her parti kendi tuttuğu yoldan memnundur, yanında bulunan din veya kitapla sevinmektedir.” (Müminûn: 53)
Cenâb-ı Hakk inananları bir tek ümmet kabul ediyor ve teklikten ayrılanlar huduttan ayrılmış oluyor.
Allahü Teala bizleri ehl-i sünneti mühafaza eden kullarından eylesin.