İslam, Hz. Adem (as)’den, Hz. Muhammed Mustafa sallallahü aleyhi veselleme gönderilen/indirilen/verilen dinin ismidir. İslam inanç esasları itibariyle ilk peygamberden son peygambere kadar hiç bir değişiklik göstermemiştir. Tevhid inancını yeryüzünde desasa uğratan ilk kavim Hz. Nuh as kavmidir. Nuh (as) Allah Teala’ya ibadeti terkedip, tapınmak için kendilerine putlar edinen ve böylece yeryüzünde ilk defa fesada uğrayan bir kavmi tevhid akidesine döndürmek için gönderilen peygamberdir. Tevhid akidesinde asla değişiklik olmamıştır. Hz. Adem babamızda nasılsa, Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) öyledir. Ameliyatta ufak tefek farklılıklar vardır. Namaz vakitleri, Oruç günleri vs. Ezelde takdir buyurulan Tevhid akidesi, bugün maalesef bazı ifsad ediciler tarafından, bozulmaya ve müslümanların imanlarına bulanıklık karıştırılmaya çalışılıyor. Tarihde pek çok örneği bulunan tevhid inancından sapmalar, maalesef bugün çok hızlı bir şekilde üstümüze saldırıyor. ALLAH, amelde kusurları affeder lakin itikatta yanlışları affetmez. İtikadi mevzular direk imani mes’ele olduğu için, Hak Teala bu yanlışları affetmez. İtikadi mevzular insanlar tarafından bilinmiyor ya da nefsani şekilde bozuluyor. Müslümanların ellerindeki en değerli cevher olan İman, cehalet ve farklı sebeplerden dolayı zayıflıyor hatta iman dairesi dışına çıkılıyor. El’faz-ı küfürden tutunda, direk ayeti kerime ve hadisi şerifleri inkar etme, muhal olma, hafife alma, ilgilenmeme, tarihsellik damgası vurma vs. iman dairesinden çıkartır. “Ya ben ALLAH’a iman ettim neden iman dairesinden çıkıyorum ki?” Çok basit! İslamın amentüsünde yer alan maddelerin birine, bir cüz’üne ve yahut tamamına yada bölümlerine iman etmek, böylelikle diğer kalan kısmınıda inkar etmek zorunda kalıyorsun. İman bir bütün ve asla cüzlere ayrılmaz. Ehli sünnetin görüşü budur. İmanı cüzlere ayıran bidat fırkalar, amel etmeyeninde kafir olduğu hükmüne varırlar. Biz bunlardan uzağız. İmanı korumak için koruyucu kalelere ihtiyacımız vardır. İmanın nurunu ziyadeleştirmek ve mihraklara karşı korumak için tedbirler vardır. Farzlar ilk kale duvarıdır. Sonra sırasıyla, Vacip, Sünnet, Müsteğab, Mendup ve Nafileler gelir. İslam insanın merkezine hükmeden yegane inanıştır. Bu dini hafife alanlar, diğer bozulmuş dinlerle ve yahut insanlar tarafından felaefik oluşturulan inanışlarla aynı kefeye konulamaz! Fetih Suresinin 28. ayeti kerimesinde Elmalılı Tefsirinden iktibasla:” O Allah’tır ki, Resulünü hidayetle ve hak din ile gönderdi. Resulü şimdi geleceği üzere Muhammed (s.a.v.)’dir. Hüdâ, doğru yol gösteren delil, “Müttakiler için yol gösterici.” (Bakara, 2/2), “İnsanlar için yol gösterici .” (Al-i İmran, 3/4) olan Kur’an.
HAK, Allah’ın güzel isimlerinden, DİNİ’L-HAK, hakkın dini, bütün insanlığın hukukunu yüklenen, Hak Teâlâ’dan başkasına ibadeti kabul etmeyen İslâm dini ki onu dinin hepsinin üzerine hakim ve galip kılmak için, din denilen herşeyin üzerine çıkarmak hepsine galip ve üstün kılmak için ki bu üstünlük iki yönlüdür: Birisi ilim yönünden delil ve vesikada üstünlüktür ki “hidayetle” buna işarettir. Birisi de, amel yönünden fiiliyatta üstünlük ve hakimiyettir ki, dini’l-hak, tabirinde de bunun gerçekleşmesine işaret vardır. İslâm ile çarpışmak isteyen dinlerin, hepsi muhakkak mağlub olacaktı. Bunlardan birincisinin tamamen ortaya çıktığında şüphe yoktur. İslâm dini, ilim yönünden her dine galiptir; ikincisi ise tarihte bir dereceye kadar gerçekleşmiş ve bir zamanlar müslümanlar her kavme galip olmuş ise de bunun tamamı daha çok geleceğin gelişmelerinin bağrındadır. Bazıları bunun İsâ’nın inmesinde olacağını söylemişlerdir. Daha iyisini Allah bilir.. (Tevbe Sûresi’nde bu âyetin benzeri olan 33. âyetin tefsirine bkz.) Şahid olarak da Allah yeter.” Şahit olarak ALLAH yeter sözü biz müslümanlar için kafidir. Bu ayeti kerimenin arapça ibaresinde Muhammed (sav) efendimizin ismi şerifi geçmemektedir. Hidayet ve Hak din ile gönderdiği Peygambere Cenab-ı Hak şahit oluyor ama burda isim yok! Kimi gönderiyor? 29. Ayeti kerimenin meali:” – Muhammed Allah’ın elçisidir. Onun yanında bulunanlar da kâfirlere karşı çetin, kendi aralarında merhametlidirler. Onları rükûa varırken secde ederken görürsün. Allah’tan lütuf ve rıza isterler. Yüzlerinde secdelerin izinden nişanları vardır. Bu, onların Tevrat’taki vasıflarıdır. İncil’deki vasıfları da şöyledir: Onlar filizini yarıp çıkarmış, gittikçe onu kuvvetlendirerek kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş bir ekine benzerler ki bu, ziraatçıların da hoşuna gider. Allah böylece onları çoğaltıp kuvvetlendirmekle kâfirleri öfkelendirir. Allah inanıp iyi işler yapanlara mağfiret ve büyük bir mükâfat vaad etmiştir.” Gönderdiğimiz Muhammed (sav)’dir. Hz. Muhammed efendimizi Hidayet ve Hak dinle gönderen Hz. ALLAH, ahirette sormuyacak mı “Hristiyanlıkda haktır, Musevilikde haktır. İkiside cennete girecektir.” diyenlere? Ben rasülümü hidayet ve hak dinle gönderdim ama sen, onun hak oluşumu zedeledin, davamıza ihanet ettin. O zaman ne yapacağız? Dinler arası diyalog fitnesi ile Hz. Peygamberimizin davası bir nevi zedelenmedi mi? Ne hesap vericekler? ALLAH’ın davasına, Hz. Peygamber efendimizin davasına halel getirmek istedilersede, ALLAH onların hakkından geldi. İkinci bin yılın müceddidi lakablı İmam-ı Rabbani hazretleri neyi dava etti? Ekber şah denilen kafire neden karşı çıktı? Bu ayeti kerimenin mana ağırlığı, müslümanların aklını başına getirmesi için yeterde artar. Hidayet ve Hak din ile gönderilen peygamberin davasına ihanet eden, ALLAH’a ihanet etmiş olur. Bugün ne yolla olursa olsun, İslam’ın aleyhine gelişen her hadiseyi bayram havasında kutlayanlarla aynı safta olmak, Hz. Muhammed Mustafa (sav)’nın Hak ve hidayet davasına küfür değilde nedir? Ona şahit olarak ben yeterim diyen ALLAH’ımızın davasına ihanet değilde nedir? Yaptığımız, konuştuğumuz şeylerin manaları, uçları nerelere dokunuyor bir düşünmemiz lazım! Bugün islamı ifsad etmek için yarış içerisinde olan, her türlü delille fasid düşünceleri çürütülen karizma sahibi hocaların peşinden inatla giden gençlik! Ahirette ALLAH sormuyacak mı:” Ey kulum! Ben hidayeti ve hak olanı şahit olarak gönderdiğim peygamberimle sana bildirdim. Sen ise inatla ifsad edene koştun!” dese, Yüzümüz eğilmez mi? Bu işin hiç şakası yok. Bidat fırkaların sempatizanlarına sevgi beslemekde aynı derecede pisliğe ortak olmaktır. Hiç şakası yok. Peygamber efendimizden önce islamı ifsad edenler, kendi uydurdukları tenaguz deryasında binlerce senedir bataklığa battı. İnat uğruna ve dünya uğruna gerçeğe yüz çevirdi. Yahudilerde nasranilerde gerçeği bildikleri halde dünyanın makamına, sşeytanın oyununa gelip gerçeği inkar ettiler ve kafir oldular. Bazı alim zannedilenler, onların içinde gerçekden bozulmamış ehli kitap olduğunu savunur. Bu bilgi yanlıştır. Gayri İslam bütün unsurlar kafirdir. Maide Suresi 72 ve 73. Ayetlerinde mealen:” 72: «Meryem oğlu Mesîh (İsâ) hakıykat Allahın kendisidir» diyenler, and olsun, kâfir olmuş (lar) dır. Halbuki (bizzat) Mesîh (şöyle) demişdi: «Ey İsrail oğulları, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allaha kulluk edin. Zîrâ kim Allaha eş katarsa hiç şüphesiz Allah ona cenneti haram kılar. Onun varacağı yer ateşdir. Zalimlerin hiç bir yardımcıları da yokdur». 73: «Allah hakıykaten üçün (üç Tanrının) biridir» diyenler andolsun, kâfir olmuşdur. Halbuki bir tek ALLAH’dan başka hiç bir tanrı yokdur. Eğer diyegeldikleri (bu sözden) vaz geçmezlerse içlerinden o kâfir olanlara her halde pek acıklı bir azâb dokunacakdır.” Arapça ibarede “لَقَدْ” zamiri katiyyet ifade eder. “لَقَدْ” öyle bir zamirdir ki, hem “ل” hem “قد” vardır. Muhakkak manası verir. Yani kesindir. Kafirdirler! Şimdi sen müslüman isevi diye bir icat çıkartmakla, neyi kastediyorsun? Felanca dinin ortodoksları ehli kitapdır! Ehli kitap tabirine haiz gayri müslim mi kaldı? Hepsi ya putperest yada üçlemeci. Üçün üçüncüsü ile ne kastedilmek isteniyor? Elmalılı Tefsirinden iktibasla :”Muhakkak Allah üçün üçüncüsüdür” demek, hem selâse (üç) kelimesi, hem de sâlis (üçüncü) kelimesi itibariyle olmak üzere iki yönden küfürdür. Birisi gerçekten bir ilâhtan başka ilâh olmadığı halde, üç ilâh farzetmek ve bunların her birine “hak ilâh” demektir ki katıksız şirktir. Birin hakkı olan ilâhlığı onunla beraber ikiye daha vermektir, yalandır, zulümdür. Allah’ın hakkını inkârdır. “Allah üç” demek gibi bir çelişkidir. Birisi de bu şirk ve çoğalma içinde yalan bir tevhid davasıyla Allah’ı bu üçün üçüncüsünü farzetmek, Allah’tan başkasına Allah demektir ki, bu da Allah’ı ve Allah’ın önceliğini inkâr etmektir. Halbuki Allah Teâlâ “yok” demekle yok olmayacağı ve yalan inanç ile hak ve hakikat değişmeyeceği için, bu da hadd-i zatında diğer bir şirktir. Ve gerçekte hıristiyanlığın üçlemesinin böyle biri şirk, biri tevhid görünen iki yüzü vardır ki, hakikatte ikisi de şirktir. Ve bu şirk aslında Allah’ın önceliğini inkâr etmeyen ve bununla birlikte açıktan şirk iddia eden açık müşriklerin şirkinden daha ileri gitmiş olmakla beraber, onlarınki kadar açık değil kaçamaklıdır. Gerçeği ise her şüpheden uzak olarak kesin bilgi ile söylemek gerektiğinden bu hıristiyanların müşrikliği şüpheli olursa da, bu Teslis (üçleme) davası ile kâfir olduklarında asla şüphe yoktur. Ve işte Allah Teâlâ:
“Allah, üçün üçüncüsüdür diyenler elbette kâfir olmuşlardır. Oysa tek ilâhtan başka ilâh yoktur…” âyetiyle teslis inancında olan bütün hıristiyanların iddia ettikleri üçlemenin bütün içyüzünü ” üçün üçüncüsü” diye iki kelimede özetlemekle her iki yönden küfürlerini yemin ve tekit ile açıklamıştır. Gerçi Allah Teâlâ bunların Hz. İsa’ya dost olmadıklarını tamamen anlatmak üzere böyle diyenlerin hıristiyanlar olduklarını zikretmemiştir. Fakat “üçün üçüncüsüdür” diyenler deyiminin de ekânîm-i selâse (üç esas)ye kâni olan hıristiyan mezheplerinin hepsini içine aldığı açıktır. Bunda yalnız “Melkânî” denilen Katolik ve Ortadokslarla Nastûrîler değil, Yâkûbîler, diğer deyimle Monofizitler de dahildirler. Hatta bir zamanlar mevcut olup, sonradan tamamen kaybolmuş olan ve “üç esas”ı baba, ana, oğul diye sayan Berberânîler de dahildirler. Yukarda da açıklandığı üzere “Muhakkak Allah, Meryem’in oğlu Mesih’tir” diyenler de Yakûbiyyeye tahsis edilmiş değildir. Gerçek sonuç (üçün üçüncüsü) demek de “o, Meryem’in oğlu Mesihtir” demenin diğer bir deyimidir. Bu iki deyim, biri tevhid şeklinde şirk, biri de şirk içinde tevhid iddia eden hıristiyan üçlemelerinin her iki şekilde içyüzünü ve küfür olduğunu söylemektedir. Şu halde bunlar da hak dinin birinci esası olan “Allah’a iman eden” şartına haiz değillerdir.” Bu açıklamaya göre, nasranilerin hiç bir şekilde islamla alakası olmadığı gibi, islamın ehli kitap terminolojisinede uymamaktadır. Ehli kitabdan kasıt, bozulmamış ve üçleme olmayan hanifler gibi hristiyan ve yahudilerdir. İslamı kendi heva ve hevesine göre tevil eden besbahtlar yüzünden, hiç lüzum olmayan açıklamalara zaman harcıyoruz. Fetullah denilen şarlatan herkesin gözünün içine baka baka, yahudi ve nasranileri hatta budizm ahlak felaefesini İslam’la aynı kefeye koymayı amaçladı! Ekber Şah’dan farkı olmaksızın sadece moderniteye uyhun usüllerle! Hz. ALLAH dinini koruyor arkadaş. Hükümetten destek alarak, neşriyat ve nümayişler, büyük salonlarda dini tahrif etmeler… Sonuçsuz kaldı! Hamdolsun. İslamın tahrifatına memur şeytan kuklaları saymakla bitmez. Ekranlarda boy gösteren hocalardan çektiğimiz kadar kimseden çekmedik galiba! Adam çıkıyor ve doğruları haykırıyor. Bakıyorsun bunda iş var. Bir zaman sonra birşeyler farklılaşıyor. Doğru yoldan sapmalar kaymalar oluyor. Buna müsade edenler de koltuklarında germa ger yaslanıp izliyorlar. İfsad etme başlasın! Toplum bu şerefsizlerin elinde dejenere oluyor, aptallaşıyor, ifsad oluyor ve Ehli sünnetin kırmızı çizgilerini aşıyor. Ne uğruna? Sevdiği şeytanlaşmış hocası(!) uğruna. Bir defa geldiğimiz bu dünyadan, imanımızı koruyup geri dönsek ne ala. Bu mevzu öyle derin ki, sayfalar değil cildler dolar taşar. Sekülerizm bataklığından kendinizi kurtarın. İlim, amel ve ihlas olmadan ne ferd ne de toplum felaha ulaşamaz. Rejimi kuranların başlattığı ifsad etme programı, bugün hakiki müslüman kılığında karşımıza geçen dalkavuklarla devam ediyor. Dini ortadan kaldırmak için elinden gelen Kamal’la, itikadları bozan ekran paylançolarının hiç bir farkı yok! Dinlemeyin! Hakiki Hocalar arayın! Mecbursunuz! İmanınızı korumak, nesillerinizi korumak zorundasınız! Müslüman müslümandır, kafirde kafirdir. Bidat ehli olmakdan kaçının. Dininizi öğrenin! Bu üzerinize farz. Onun bunun hatrıyla, göz yaşıyla sizin merhametinizle yanlış doğru olmaz. “Biz insana göz vermedik mi? Bir dil ikide dudak? Ona doğruyla yanlışı göstermedik mi?(beled suresi)” Soracaklar bize. ALLAH soracak. Ben seni her türlü destekledim kulum! Kitap gönderdim, onu izah etmesi ve dini nasıl yaşıyacağını öğretmek için peygamber gönderdim. Sana örnek olsun diye sahabeyi örnek gösterdim. Büyük müctehid alimleri hüküm vermede işin kolaylaşsın diye sana gösterdim. İhlasa kavuşman için Peygamberimden sana kadar olan zamanda tasavvuf silsilelerini sana ulaştırdım. Herşeyi soracak. İtikadimize dikkat etmek istiyorsanız sapıklardan uzak durun. Hiç anlamazsınız! Zehri sokarlar ve giderler. Bir ömür boyu o zehri kandan ayırmaya çabalarsınız. Selametle…