3. Dünya savaşı İslam üzerine oynanan oyunlar üzerine gerçekleştirilecek. Albert Pike denen gavur mason, 1 ve 2. Dünya savaşlarını planlarken 3. Dünya savaşınada bu misyonu yüklemiş. İslamda birlik yok, müslümanlar bölük börcük gibi naralara karnınızı doyurun. İslam dünyası bir elhamdülillah. Hak yoldan sapmış bidat fırkalar ayrı. Bu bugün olan bir şey değil. Dünde böyleydi, bugünde aynı mevzu. İslamın hak öğretisini Peygamber efendimiz yapmıştır. Kuranı Azimüşşanı tefsir etmiş, ibadet ve muameleler hakkında herşeyi öğretmiştir. Tabiri caizse Kuranı kerimin kullanma kılavuzunu beyan etmiş bu dünyada görevini bitirince ahirete irtihal etmiş. Daha sonra bazı siyasi çekişmeler cereyan etsede o ihlas korunmuş. Ne zaman ki dışardan sokulan Sebe fitnesiyle hak yoldan sapmalar başlamış. Hz. Osman efendimizin şehid olması ve Hz. Ali efendimizin halife oldukdan sonra bazı sebeplerden ötürü Hz. Osman efendimizin kısasını yapmaması, Sebe’nin aşırı provakasyonlarından sonra sorgulanmaması gereken kaideler kıt akıllarda sorulur olmuş. Müslüman öldüren müslümanın hükmü tartışılmış. Şianın temelleri olan bu ayrılık yahudi dönmesi Abdullah İbni Sebe tarafından fitneleri sayesinde olmuş. Sonrasında aklı öne alanlar, teşbih yapanlar, hariciler, fatimiler derken liste uzun uzadıya gitmiş. Herkes bir usül koymuş ve savunmuş. Ehli Sünnet’in kıymrti burda ortaya çıkıyor ve hepsini delille çürütüyor. İlimde büyük emek sahibi olan Hanefi Hzretlerinin usülü ile… sonrasında 14. Yüzyılda bir iç fitne çıkıyor. Adı Teymiye denen bir adam. İlmi yekünü çok fazla. Çalkantılı bir hayat. Ortaya attığı fikirleri aklına olan güveniyle destekleyen. Münazaralarda ters düz edilen, hapislerde haytı geçmiş, müslümanları kin uğruna birbirine düşüren bir adam. Sonuç hapisde ölüm. İlmine dicek laf yok lakin kendini beğenmişin teki. Onun başlattığı bidat yolunu Vehhabiler geliştirdi ve kendilerine şiar edindiler. Hak yoldan saptılar. Müslümanlar bir aslında. Müslğmanlara düşmanlıkda ileri giden hak yoldan sapmışlar var sadece. Onlar müslümanlaro vurmak için küffarla el birliği yapmaya çekinmezler. Tağutcular var Türkiye’de. Bu ülkede oy verenin kafir olduğunu söyleyenler. Tağuta taptığımızı ispat edemeyen cahiller sürüsü. Bunların beslendikleri ideoloji sahipleri gayri müslimlerle kol kola girerler. Tağutculardan ses yok! Bunların beslediği adamlar sırf sünni oldukları için şedit bir şekilde müslüman düşmanlığı yaparlar. Tağutculardan ses yok! Bunlar o müslümanları öldürürler gayri islami usüllerle. Tağutculardan bir tepki dahi yok! Lakin sen oy verdiğin için kafirsin! Bunlarda ayrı bir bidat grubu. Müslümanlığın aslı Sünnilikdir. Sünneti Rasulullah yoluna tabi olmakdır. Bunlarda birlik zaten var. Bu müslümanları harekete geçirecek yegane organizatör(tabiri caizse) Halife’dir. Halifeliği kaldırmak isteyenler ve kaldıranlar trihde malûmunuzdur. Hak yoldan sapmış bidat fırkaların olağan tek düşmanı Ehli Sünnet ve’l Cemaat’tir!!! Bu fırkaların tek ortak noktaları budur. Vehhabiler ile Şia arasında düşmanlık olsada, öncelikli durum Sünnilere yöneliktir. İslamoğlu işine gelen yerde Teymiye’den iktibas eder lakin Teymiye, Şia’yı hallaç pamuğu gibi atmıştır bir köşeye. Şuan İslamoğlu’nun amacı Sünnilere yönelik iman sakatlama hareketi olduğu için, Teymiye’den işine yarıcak iktibası yapmakda beis görmüyor. Şöyle düşünelim, Türkiye’de Sünnilik bitse. Şia taraftarları ve Vehhabi taraftarları direk birbirlerine kanlı bir şekilde düşecektirler. Hatırlayınız Haşmetpenah dedemizin siyasetini. Abdülhamid Han hazretlerinin ortodoks ve katolik kilise anlaşmazlığını nasıl kullandığını? Sonraki hürriyet şaklabanlarının bu anlaşmazlığı giderdiğini ve onların bir olup Osmanlıya saldırmalarını hatırlarsınız. Bugün Türkiye’de yaşıyan vehhabi vr şia ve artımları diyelim aralarındaki ortak düşman olan sünnileri bitirdikleri zaman aralarındaki emniyrt sibobunu kaybedecekler ve Türkiye’yi işid furyasına dönüştürecekler. Temelde bunlar birbirlerine o kadar zıtlarki benim tabir etmeye gücüm yetmiyor. Tek ortak noktaları dediğim gibi sünni düşmanlığı. Yavuz Sultan Selim Han’ın basireti bazı olacakları önceden gördü ve tedbirini alarak bertaraf etti. O zaman da bugün gibi müslğmanlar birdi sadece Halife farkı vardı. Bugün biz sünnilerde aynı vicdana ve akla sahibiz. Aramızda bir fark göremiyorum. Türkiye dünyada hilafetin merkezi konumunda. Bunun ispatı şudur; Dünyada zulüm gören müslümanlar hep gözlerini Türkiye’ye çevirir. Hilafet merkezi burasıdır. Mustafa Kamal’ın Hilafeti kaldırması İngilizlere hizmet olmuştur. Bu kabûldür. Mustafa Kamal’ın gayri müslim olmasında bir beisde görmüyorum. 1.11.1937 trihli meclis konuşmasında bunu beyan etmiş ve tutanaklara geçmiştir. Kamal’ın konuşmasında ;“Fakat, bu prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların dogmaları ile asla bir tutmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gayipten değil doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz.” bu tür cümlelere yer vermesi dini inkar ettiğinin kanıtıdır. Yapılan inkilaplara baktığınız zaman İslam aleyhine olduğunuda göreceksiniz. İslam birliğine vurulan en büyük baktalardan biriside Mustafa Kamal’ın icraatleridir. Bugün Halife’nin eksikliği yüzünden yaşanan vahşetin vebalide bu adamın boynunadır. Müslümanlar birlik ve beraberlik içindedirler. Sünniler aynı kalbe sahip inançlı insanlardır. Peygamber efendimizin(sav) öğretisinde devam ederler. Hak yoldan sapmış frkalar doğru yola yüz çevirmiş, hakdan nasibini alamamış, mümin kardeşini sevme şuuruna kavuşamamış adamlar birliği bozanlardır. Osmanlı devleti İslam tarihinde asrıı saadetten sonra en güzel örnekdir. Osmanlı hepimizin devleti idi. Onun kültürü ve an anesi üzerine kurulan bu yamuk rejim ve inkilaplar bizi aslımızdan döndürmekde olsada, inşALLAH aslımıza kavuşacağız ve kurtulacağız. Dedelerimizin yolu Peygamber yoluydu. Sünnilik ismi islamda bölünmüşlük gibi bir infial uyandırsada İslam’ın ta kendisi olan Sünniliği terk etmeyin. Başınıza buyruk olmayın. Hüküm vermede aceleci olmayın. Koskoca fıkıh erbabları, Padişahlar bile kılı kırk yararken, 3-5 kitap okumuş bizler hüküm vermede aceleci ve istekli olmamalıyız. Selametle…