Öyle bir devirde yaşıyoruz ki, gerçeğe dair hiç bir ipucu yok! Sanalın ötesinde bir sahtecilik var. İletişim aletlerinin sağladığı hizmetler sanal! Konuşmalar, tartışmalar, diziler, spor müsabakaları, çizgi filmler yada animasyonlar, tv kanalları, medya araçları, hber ajansları, politikacılar, siyasetçiler ve yorumcuları, partizanlar ve slogancılar hepsi yalan ve sahte! İdeolojileri sahte yada geçersiz. Demokrasi bir halkı köleleştirmenin en meşru yolu. Siyasiler halkın yönetimde söz sahibi olduğu algısını devam ettirmek için varlar. Söz sahibi değiliz. Halkın seçim hakkı yok. Halkın özgürlüğü de yok. Sahi özgürlük ne idi? Düşünelim!… Kılık kıyafette özgür olan bir insan, düşüncede ve fikirde prangalara vurulduysa, bu özgürmüdür? Gerçeğe ulaşmanın yolu nedir ve gerçek neden bu kadar önemlidir? Şüphe insanı her zaman gerçeğe mi ulaştırır yoksa bilgide ki şüphe insanı ye’se mi götürür? İnsan ne için yaşar? Hayat insanı bu mekanda ve takdir olunan zamanda, ne için yorar, uğraştırır? Gerçeğe kavuşmanın yollarını akla ve bilime dayandıranlar, aklın ve bilimin zararlı ve öldürücü dediği şeyleri ispat ettiği halde, neden onlara koşarlar? İslamın içkiyi haram kılmasına isyan edenlerle, islamın bilimden nasibi yok diyenler Türkiye’de aynı gruptadırlar. İslamı akıl ve bilimle bağdaştıramaynlar, akıl ve bilimin içkiyi zararlı bulmasında bir beis görmezler. Tenaguzun dibini bulan bu güruhla gerçek elde edilebilir mi? Özgürlük düşmanı olarak bunlar yetmez mi? Nefsani arzularına köle olmuş bir insan, fikirde ve hissiyatta hür olabilir mi? Sorgulamasını nefsinin istekleri doğrultusunda yapan bu şahıs, İslam’ı anlayabilir mi? İslamı anlamayan bu şahıs, müslümanı nasıl anlıyacak? Nerede akıl ve bilim? Akıl ve bilimle asla çelişmeyen bu din, nefsine köle olmuşlara zor gelir. Aslında konumuz bu değil. Konumuz gerçeği bulmak olmalı. Her konuda gerçeğe ulaşmak zorundayız. Şüphe insanı kemirir. İnsanın bildiği bilgide şüphesi varsa da onda korku hakim olur. “Gerçeğin gücü sayesinde evreni fethettim.” diyen Faust, gerçeği gerçekten görebilmişmidir? Heyecanlı bir soru olabilirdi bu kendisine sorulabilinseydi! Gerçeğe ihtiyacımız var. Özgür yaşamak ve özgür düşünmek için gerçekleri bulmak zorundayız. Hayatı anlamak, özellikle öldükden sonraki hayatımızı düze kavuşturmak için gerçeği bilmek zorundayız. Birikimlerimizi gelecek nesillere aktarıp, üzerine sağlam binalar inşa etmek için gerçeğe ulaşmalıyız. Bu sanal alemde olmaz. Bu resmi tarihin yalanlarıyla olmaz. İnsan doğası gereği özgürdür, gizliliği sevmez, hayata geniş bakmak ister ve sosyalliğini usülü dairesince yaşamayı arzular. İnsanın özgürlüğü kendine yetebilmesiyle imkanlıdır. Bir insan kendi ihtiyaçlarını yaşamını idame ettirecek kadar karşılayabiliyorsa özgürdür. Bağımlı insan köledir. Ekmek yapmak, yemek pişirmek, sebze yetiştemek, meyve büyütmek, ormanda yaşayabilmek için en asgari bilgiyi bilmek insanı özgürleştirir. Hayatını devam ettirmek için sürekli paraya ihtiyaç duyan insan köledir. Maddiyatla ayakta duran şehirler, insanları yiyerek süreklilik elde eder. İnsanları yemekden kastım harcamaktır. Onları kendine aşık eder sonrada değişik dünyevi duygularını sömürerek en değerli hazinelerini çalar. Kariyer, apartman dairesi, spor arabası ve diğer lüks ihtiyaçlar yani nefsini çeken herşeyi ona yaptırmak için onu sömürür. Sömürü düzeninde özgürlükden dem vurulamaz. Bugün herhangi bir işde çalışmadığınız zaman, ne gibi maddi sorunlarla karşılaşabileceğinizi bir düşünün! Şehirler, insanın doğasına aykırı yerleşim yerleridir. İnsanlar orda sadece hasta olurlar. Hayatı kaçırırlar. Gerçeği unuturlar. Fıtratlarının aleyhinde yaşamak için krndilerini zorlarlar. İnsanlar gürültü yapar. İnsanlar özgürlüğü bedenlerine ve çevresine verebilecekleri zarar mesabesinde görürler. Bu özgürlük değildir! Özgürlük islamın tüm insanlığa bahşettiği düşünce ve fikirde zorlama olmayışıdır. Dinde zorlama olmadığı gibi, sosyalde yada ticarette de zorlama olamaz. İslam, insan fıtratının kullanma kılavuzudr. Bu minval üzere gidersek özgür olabiliriz. Özgürlük tahkir etme hakkını kimseye vermez. Bugünün dünyasında ajansların geçtiği hberlerin çoğu yalan üzere! Manüpilasyon var. İnsanları aldatma var. Kandırma var! En çokda duyguları sömürülen ve sonunda makineleşmiş insanlar var. Yazık! Bu dünya hayatı oyalanma yeridd değil. Ahiret hayatımız için bize verilmiş bir mühlet. Sıla aslında. Kavuşmak için gurbete çıktık ve iyi çalışırsak memlekete döndüğümüz zaman kaliteli bir yaşam sürececeğiz. Gerçek İslam’dır. İslam, insanla bağdaşmayan hiçbir şeyi emretmez. İslam insanın iki cihanda felaha kavuşması için vardır. Gayri müslim için bile İslam dünyada rahmettir. Rahman olan Hz. ALLAH, sıfatı mucibince dünyada hem müslümana hemde kafire rahmet eder. Bu bir gerçektir. Bu dünyada ikisine eşit veren ALLAH, ahirette yalnızca müslümana verir. Buda rahim sıfatının tecellisidir. Ne diyorduk, gerçeğe ulaşmamız lazım. Hür düşünmemiz lazım. İdeolojiye takılmadan, islamı partileştirmeden, islamcı değil müslüman olarak hayatımıza çeki düzen vermemiz lazım. Bana göre 20. yüzyılın en büyük yalanı Kamal’ın kahraman, Hitler’inde zalim olmasıdır. Bu kandırıkçı insanların şaheseridir. İnsanlar siyonizmin gücünü bilseydi, televizyon izlemezdi. İnsanlar evlerindeki dikdörtgen cama bakarak hipnoz oluyorlar. Akıl kontrolü sağlayan bu mihraklar, insanları toplum olarak felakete sürüklüyorlar. Dizileri izlemeyin. Diriliş ertuğrulu izlemeyin. Payithtı izlemeyin. Bursa sürekli propaganda yapılıyor ve asla gerçekleri göstermiyorlar. Ne Ertuğrul Gazi ne de Abdülhamid han o dizilerdeki kişiler değil. Dizinin başına tarihden ilham aldık demeleride o dizileri izlemenize vize çıkartmaz. O diziler uyuymak için varlar. Saatlerinizi çalarlar. Sizi ALLAH’ı zikretmekden uzak tutarlar. Gerçeği okumamanız için iki saatinizi çalarlar. Sonra haberler başlar yada başka bir trtışma programı sizi hipnoz eder. Zamanınızı çalarlar. O zamanı okumak için yada araştırmak için harcasanız o dizilerin ne kadar pespaye olduğunu, gerçekten uzak olduğunu ve sizi oyalamak için yapıldığını anlarsınız. Hükümet cephesi sürekli büyük oyun var diyorlar ya! İşte oyunun yüzünden hipnoz olmuşlar. Defalarca buraya naklettim ama tekrar nakledeceğim:” Politikacıları unutun. Onlar önemsiz. Politikacılar size seçim hakkı tanındığı fikrini sürdürmek için varlar. Hakkınız yok. Seçim hakkınız yok. Sahipleriniz var. Size sahipler. Her şeye sahipler. Bütün önemli topraklara. Kolektif şirketleri denetliyorlar ve sahipleriler.
* Uzun zamandır senato, meclis, hükumet binaları ve belediyelerin sahipleriler. Hakimler arka ceplerinde. Bütün büyük medya ve haber şirketlerinin sahipleriler. Her sene milyarlarca doları lobileşmek için kullanıyorlar. Onlar tek bir şey istemiyorlar. Eleştirel düşünen vatandaş istemiyorlar. İyi derecede bilgilendirilmiş ve eğitim görmüş insanlar istemiyorlar. Çünkü onların çıkarlarına aykırı.(George Carlin)”
Fransız ihtilali masonların ve yahudilerin işidir. Demokrasi gibi sancılı ve asla ayağa kalkamaycak kölelik rejimini istiyorlar. Suyu sıkılmış bir halk ve asla ayağa kalkamayacak bir devlet. Ha seni işgal etmiş ha köleleştirmiş. Avrupa kapısına seni mahkum etmiş. Amerikan mandasını kabul etmeyenler, demokrasiyle dolaylı yoldan köleleştirdiler. Yakın tarihin saçmalıkları, konuşmaları ve saçmalıkları. Yakın tarih ideolojisinde sürekli en iyisi yapıldı densede, netice olarak Türkiye sürünüyor! Tarihi bakalarda anlamadığınız şeyleri sonucuna bakarak netleştirebilirsiniz. Mesela, Abdülhamid Han’ın tahtta kalması mı yoksa indirilmesi mi diye soracak olana, neticeyi anlatarak daha güzel bir kanaat getirmesi husunda yardımcı olacaksınızdır. Yahudinin dünyayı sanallaştırdığı ve müslümanları dünyevileştirdiği bir gerçektir. İslamda siyasi parti olamaycağı halde, onlar müslümanları bölmek için islami partileri yada daha genel ifadeyle siyasal islamı oluşturmuşlardır. Siyasal islamın radikal islam kadar zararı vardır. Siyasi parti siyasi bir düşünceden hasıl olur. İslamın partileşmesi söz konusu olabilir mi? Nasıl partileşebilecek? Ne Erbakan nede Tayyip, islama faydadan çok zararı olmadı mı? Gerçekci ve objektif düşünelim. Akp islamı dünyevileştirmedi mi? Eskiden müslümanlara olan baskı ve ifsad çalışması, şimdi dinin merkezine yapılıyor. Maddm akp islam partisi ve müslümanlar onların hükümetinde koruma(eman) ve rahat içindeler, neden tüm tv kanalları islamı ifsad etmeye çalışan şarlatanlarla dolu? Neden hükümet bu ülkede Hak yoldan sapmış batıl fırkaların propaganda yapmasına misade ediyor? Neden modernistlerin tesiri çok fazla? Neden oryantalistler etkin? Neden Ehli Sünnete saldırı var ve devlet tarafından düşmanlarına bir refleks yok? Bu hükümet gerçekten islam mı? Gerçek mi? Onlarda sabıkları gibi o karanlık odakların kuklası değil mi? Yapboz eğitim sistemi ne anlama geliyor sizce? Yapılan açıklamalar GERÇEK mi? “…Politikacılar bu kelimeyi bilirler. Sizin üzerinizde kullanırlar. Politikacılar geleneksel olarak üç şeyin arkasına saklanmışlardır: Bayrak, Kutsal Kitap ve çocuklar. Ancak bir sebebi var. Bunun bir sebebi var. Eğitimin rezil oluşunun bir sebebi var. Asla düzelmemesi ile aynı sebep. Asla düzelmeyecek. Boşuna beklemeyin. Elde ettiğinizle mutlu olun. Çünkü bu ülkenin Sahipleri bunu istemezler. Gerçek sahiplerinden bahsediyorum: Büyük ve Zengin. Gerçek Sahipleri: Her şeyi denetleyen ve her şeye karar veren büyük ve zengin iş hissedarları.” Bankerler, finansörler ve diğer kapitaller. Ülkeleri yöneten ve yönlendiren bunlardır. Bize seçim diye bir oyalanma süreci gösterirler ve bizi köleleştirip yönetirler. Demokrasiyi düşünün. Gerçekle hiçbir ilişkisi olamaz. Siyasi partiler merkezden belirledikleri isim listelerini size seçtirirler. Belediye başkanları olacak şahısların isimleri merkezden çıkar. Onlar önümüze renkli kağıtlar üzerine kurduğumuz hayalleri sunarlar, bizde damgalayıp karanlık bir kutuya atarız. Zarfı kapattık mı artık o hayal bitmiştir. Çünkü dünya hiçbir zaman olduğundan daha iyi gitmez! O listeler nasıl hazırlanıyor? Bugün güzel bir şehirden mebus olmak istiyorsanız ve isminiz listenin başında olsun derseniz, kesenin ağzını açacaksınız. Üç beş bin lirayla kurtaramazsınız. Bunları yüzle belkide binle çarpmalısınız. Bakın demokraside seçilmek için paranız olmalı. Bunları kimlerin finanse ettiği önemlidir. Silah ve para elinizde olursa, demokrasi sizsiniz demektir. Çok basittir bu! Para, silah, petrolde var tabi… Enerjinizi üretmek zorundasınız yoksa bağımlı olursunuz ve özgürlüğünüz elinizden gider. Dışa bağımlı olan bir halk, asla özgür olamaz. Petrole ulaşmanın çok yöntemi olabilir ama bu kapitaller bunu savaşla yaptırırlar. Kuklalarıyla! Hangi kukla bunlar? Demokratik seçimle başa gelmiş politikacı sıfatlı kuklalar. Bunların tiyatro olması insanı üzüyor. Samimi kimse yok. Herkes yalancı. Ve bu çok acı. Gerçek yok hep yalan. Evdeki o tvye bağlı yaşıyorsan dostum, hipnoz olmuşsun demektir ve özgür düşünemezsin. Gerçeğe ulaşamazsın ve böylece selamete erişemezsin. Bu dünyada gerçeğin bedeli var. Bunuda unutmayın. O şeytani soyun planlarına çomak soktuğunuz zaman, sizi ortadan kaldırırlar. Mesela Kennedy gibi. Halkın gözü önünde adamı vurdular. Velhasılı kelam. Bugünün dünyasında gerçekler yok denecek kadar. Gerçeğe ulaşmanın yoluda, medyanın her türlüsünden kurtulmak ve bol bol eskilerden ve yenilerden okumak. Selametle…