“Zafer Bayramı”(II. Cihan Harbinin bitimi. Almanya’nın kayıtsız şartsız teslimiyeti) nın 74. yıldönümünü anmak için. Dünyanın kaybettiği gün.
Şimdilik…
Ne zaman ki hakikat güneşini kaplayan balçık kuruyup dökülecek, o zaman ak ile kara ayrılacak. Televizyonlar, radyolar, gazeteler, ajanslar, haber spikerleri ve diğer tüm hber alma organları her gün, her saat, her dakika ve her saniye sürekli yalan sölüyorlar. A’dan Z’ye yalan. İlköğretim çağına giren bir çocuk, okuma ve yazma öğrendikden sonra diğer sosyal derslerde sadece yalan öğreniyor. Öğretmenler öğrendikleri yalanı nesilden nesile aktarıyor. Öğrenciler yalana maruz kalıyor ve o yalanları kendinden sonra ki nesillere aktarıyor. Yalan, yalan söyler. Yalan her zaman diğer yalana gebedir. Gebe olan yalan tekrar yalan doğurur. Bu yalanı ne kadar çok tekrar ederseniz inananıda o kadar çok olacaktır. Öğretmenler de yalancı. Çünkü onların müfredatı yalan. Yalan olan nedir? Karadeniz’de dağların kıyıya paralel olarak uzanması mı? Hayır! Asla yalan o değil. Yalan olan Müslümanların kurtarıcısı olduğu iddia edilen şahsın ve tüm yaşansıtsının yalanları. Sadece bunlar mı yalan ???? İlkokul 5. Sınıf öğretmenim de süper yalancıydı. Öğretmenleri eleştirmiyorum. Benim derdim öğretmenler değil. Öğretilenler. Bu gidişata dur denilmesi gerekiyor. Bir yerde son bulmalı. Hakikatin maneviyatımıza vereceği güzellikleri yaşamak hakkımız. 5. Sınıf öğretmenimin Hitler’le alakalı anlattığı herşey yalan çıktı. Araştırdım baktım yok. Kendisini sürekli Tkp partisinin mitinglerinde höykürmeci başısı olarak görürdüm. Bu adamın öğretmen olması kaç çocuğu zehirlediği gerçeğini değiştirmeyecek. Zehirlendik. Minarelerdeki şerefelerin lambalarını israf görürdü. Sabahlara kadar yollarda yanan lambalar hiç dikkatini çekmezdi. Meselemiz bu değil aslında. Meselemiz yalanlar zincirinin topluma verdiği zararlar olmalı. İnandırılmış olmamız çok tehlikeli. İnandırıldığımız için bilgiyi değiştirmek çok zor oluyor. Bugünün tabiriyle asi bir karakteriniz yoksa, olağanın dışına çıkma merağınız da olmuyor. Olmayınca önünüze konulan bilgiyi analiz etme ihtiyacınızda olmuyor ne yazık ki!!! Geçtiğimiz Kasım ayında İstanbul’da ki kitap fuarında Abdülhamid ile alakalı kitabı gören kokona teyze;”Para verseler okumam bunu.” dedi ve tuhaf hareketler yaparak çekti gitti. Eğer okumuş olsaydı, bilgiye açık olsaydı, yobaz olmasaydı, hain olmasaydı, yalancı olmasaydı, yalanlara alışmasaydı Abdülhamid’i de bilecekti. Ne kadar büyük bir yanılgıda olduğunu bilse, o statüsünde hissettiği sosyalliğinden utanırdı. Bu yüzden çapraz okumayı tercih edin. Mustafa Kamal’ı sevenlerinden de okuyun. Ama Özdil’in 2500₺’lik kitabından değil. 1945’de savaş bitti. Berlin Şansölyelik binasına Moskof gavuru askerleri Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği bayrağını dikmedi! Siyonizmin bayrağını dikti ve sözde iki bloklu dünya düzenini bütün bir dünyaya dikte etti. Askerlerin bundan haberi yootu tabi ki. Askerler sadece piyondu. Şah ve Vezir, Şah ve Vezirle içkisini yudumluyordu. Tıpkı Türk ve Yunan harbinin daha yaraları sarılmadan İtönü’nün Venizelos gavuruyla 1931’de kadeh tokuşturması gibiydi. Onca asker ve sivil şehidin kanı daha toprakta kurumadan, İtönü hangi sebeple Venizelos’la, Bursa’ya girdiğinde Osman Gazi dedemin sandukasını cenabet çizmeleriyle tekmeyelen Venizelos’la kadeh tokuştudu? 3. Rayh Almanyası düşmedi. 3. Rayh Almanyasının mimarisi olan Hitler’in Dünya düzenini alt üst eden yahudiye karşı olan özgürlük savaşıda düştü. O bayrağı sallayan komünist askerler, özgürlüğün, hürriyetin ve kurtuluşun geldiğini zannettiler. Öyle mi oldu? Dünya sekülerleşme yolunda daha da hızlandı. İki blok denilen saçma bir süreç başladı. Abd ve Rusya. Sözdeydi bu. Görünüşte haber alma organları aürekli dünyaya bu iki grubun düşman olduğunu telkin ettiler. O kadar çok söyledikler ki, bugün bile hala Rusya ve Abd aynı kefede ve anlaşmada düşünelemez. Bilinç altı dedikleri bu olsa gerek. Bizim 68 kuşağı da Moskova’da hayat var deyip durdular. Moskova’da hayat yok diyen Soljenitsin’in bir konuşması var. Der ki:”Kırk yıl önce Dostoyevski, sosyalizmin Rusya’ya 100 milyon insana mal olacağını tahmin etmişti. O sıralarda bu olması imkânsız bir rakam olarak gösterilmişti. Müsaadenizle, İngiliz basınına tanınmış bir Rus istatistikçisi olan Prof. İvan Kurganov’un tarafsız bir şekilde ele alınmış raporunu salık vereyim. Bu rapor Batı’da, 12 yıl evvel basılmıştır, fakat hemen bütün sosyal meselelerde olduğu gibi, sadece duygularımıza uygun düşen şeylere dikkat ederiz. Profesör Kurganov’un analizinden öğrendiğimize göre, Dostoyevski yanılmıştır ama, az tahmin ettiği için yanılmıştır,. 1917 1959 yılları arasında, sosyalizm Rusya’da tam 110 milyon kişinin hayatına mal olmuştur.” Yaşamadığınız ve tecrübe etmediğiniz bir fikri, bir hareketi nasıl benimser insan? 9 Mayıs 1945’de Almanyanın kayıtsız şartsız teslim olması, aslında Yahudinin kayıtsız şartsız tüm özgür toplumları köleleştirdiğinin, bu şeytani oyuna be soya karşı Hitler gibi artık kimsenin ses çıkartamayacağının zaferiydi. Hitler’den günümüze kadar hangi lider Hitler gibi:”Halk ile halkın arasındaki nefretin mücadelesini, bunda özellikle çıkarı bulunan taraflar körüklüyor. İnsanları birbirine karşı getiren küçük, yurtsuz bir enternasyonal klik bu. Halkın huzura kavuşmasını istemiyor bunlar. Memleketin hem her yerinde olan, hem de hiçbir yerinde olmayan bir halk bu. Yetiştikleri bir toprağı da yok bunların! Fakat bugün Berlin’de oturuyorlar. Yarın, Brüksel’de. Ertesi gün, Paris’te. Sonra Prag, Viyana ya da Londra’da. Üstelik kendilerini her yerde “memleketteymiş” gibi hissediyorlar. Enternasyonal unsurlar olarak gösterilebilecek bir tek bunlar var. Çünkü bunlar işlerini “her yerde” yürütüyorlar. Fakat halkımız bu topluluğa uymaz ve onların peşinden gitmez. Çünkü halkımız kendi toprağından ve vatanından sorumludur. Devletinin ve insanlarının hayat tarzıyla yetinir.” açıklayabildi? Erbakan mı? Tayyip mi? İktidarları süresince israil’le hiçbir bağını Türkiye devleti koparmamıştır. Hatta anlaşmalar devam etmiş, İsrail Türkiye’den çok gelir elde etmiştir. Hitler’in başa geçmesinde Siyonism’in mükembel finansmanını ve desteğini es geçemem. Lakin dünya literatüründe Hitler kadar bu soysuzları dünya kamuoyuna tanıtan başka lider bilmiyorum. Tarihin hakikatlerini Hitler kadar iyi bilen başka lider bilmiyorum. Padişahları karıştırmıyorum. Fransız ihtilalinde ki başarıyı:”Fransız İhtilâli, halkı tahrik eden, bütün bir kıtayı dolduran o müthiş patlama meydana gelinceye kadar, acı çeken büyük çaptaki demagoglar tarafından yönlendirilip idare edilen bir sürü tahrikçiyi bulmamış olsaydı, felsefî görüşlerin içinden bir türlü sıyrılıp hareket haline gelemezdi. Bunun gibi Rusya’daki Komünist İhtilâli de, Lenin‘in kaleme aldığı yazılardan değil, büyük küçük ve hadsiz hesapsız bir sürü komünizm hayranının yaptığı kin dolu konuşmalardan, yani sözle yapılan propaganda sonunda ortaya çıkmıştır. Okuma yazma bilmeyen Rus halkı, Karl Marx’ı okuyarak komünist olamazdı. Rus halkı komünist olup ihtilâl yapmışsa, bunu aynı fikre hizmet eden binlerce tahrikçinin kendisine cennet, saadet vaat etmiş olması sebebiyle gerçekleştirmiştir. Bu, her zaman bu şekilde olmuştur, daima aynı şekilde olacaktır.” çok güzel analiz edebiliyordu. Çağdaşları Rus-Bolşevizminin aslında ne olduğunu idrak bile edemiyordu. Hitler:”Biz, Rus bolşevizmini yirminci asırda Yahudilerin dünya hâkimiyetini ele geçirmek için bir teşebbüsleri saymalıyız. Başka dönemlerde de Yahudiler aynı amaca ulaşmaya giriştiler. Bu eğilim Yahudilerin benliklerine pek derin biçimde kök salmıştır. Başka milletler kendi cinslerini ve güçlerini geliştiren içgüdüyü izlemekten, kendi istekleri ile vazgeçmezler. Ancak milletleri dış şartlar böyle bir şeyle karşı karşıya bırakır. Yahudi dünya diktatörlüğüne yürüyüşünü ihtiyari bir feragat ile veya ebedi emelini kendi içine atmak suretiyle kesmez. O da ancak dış kuvvetlerle yolundan döner. Çünkü, ondaki dünya tahakkümü içgüdüsü, ancak kendisi ile birlikte sönecektir. Fakat ırkların âcizlerinin ihtiyarlık yüzünden ölmeleri, ancak kanların balistiğinden vazgeçtikleri zaman vukua gelir. Yahudi ise bu temizliği muhafaza etmek yolunu dünyada her ırktan daha iyi bilir. Demek ki, Yahudi kendi yolunda sürekli biçimde ilerleyecektir. Ta ki, karşısına başka bir kuvvet çıkıp da, gökleri kuşatmaya girişmiş olan Yahudi’yi pek büyük bir çarpışma sonunda cehenneme yollayıncaya kadar…” bunları bağıra çağıra söylüyordu. Hitler benim için tarihin kırılma noktasıdır. Yahudinin bir milleti nasıl yediğini, çağdaşları, hatta daha sonra ki liderlerden kim söyleyebildi? O’nu azizleştirmiyorum. Yanlış anlaşılmasın. “Yahudi, kanını emdiği milletlerin hâkimi olmadıkça ister istemez onların dilini konuşur. Fakat diğer milletler kendilerinin köleleri olur olmaz, bütün Yahudiler, hemen bir dünya dilini, esparantoyu öğrenecekler ve onu konuşacaklardır. Gaye bu araç ile Yahudiliğin iktidarını daha kolay sağlamaktan ibarettir. Yahudilerin dış görünüşü kurtarmak için bütün bir şiddetle reddettikleri Sion Bilgelerinin Protokolleri bu milletin bütün hayatının nasıl devamlı bir yalan üzerine inşa edilmiş olduğunu gösteren eşsiz bir örnektir.” ALLAH aşkına bu cümleleri Putin, Trump, Tayyip, Sisi vs bir lider kitabında ya da mitinglerinde söylesin! Hitler’i yakinen tanıyanlar oldu. Bunlardan müslümanlarda vardı. Hitler İslam coğrafyasına Türkiye’den daha faydalı olmuş bir liderdir. Bazılarınız siyasi çıkarı için diyecek. Türkiye’nin Osmanlı’nın halefi olduğu vardayılırsa, Hitler’in uyguladığı siyasete daha çok ihtiyacı vardı ama yapmadı! Hem İslamı yeryüzünden silmeye kendini adamış veledi zinaların kurduğu bir sistemin, İslam alemini Hitler gibi sahiplenmesi beklenemezdi. Hitler’le yakın ilişkileri bulunan bazı meşhurların övgüleri vardır. Bazı şahsiyetlerin de Hitler’in Müslüman olduğuna dair şehadetlerinin olması. Sözü toparlamak gerekirse, 1945’de yenilen sadece Hitler değildi. 1945’dd siyonizme tüm özgür halklar yenildi. Bugün saçma bir sistem olan demokrasiyi sömürmek istediği bir devlete dikte eden Amerika varsa, zannımca Hitler kazansaydı, Siyonizmin esir aldığı milletleri kurtaracak bir Almanya olabilirdi. Bunlar çıkarlarla bağlantılıdır elbette. Sözün özü, kültürel, manevi vr maddi büyük kayıplar yaşadığımız bugünlerin tohumlarını atanlar, Hitler’i yenenlerdir. Sözde demokrasiyi değil, otoriter bir rejimi destekleyen halk kaybolmayacak.