Sizinle aynı görüşte değilim diye bana kızgın olabilirsiniz! Ben şüphelerimle yaşayan bir insanım. Önüme sunulan herşeyi kabul etmekde, sindirmekde zorlanıyorum. Ben eskiden herşeye inanan bir insandım. 2007’de yada 2008’de olabilir, Kadir Mısıroğlu ile tanıştım. Kitapları, vidyoları sözleri… Evimde oluşturduğum kütüphanenin %40’lık kısmı Kadir Mısıroğlu’ndan öğrendiğim şüphelenme yüzündendir. Onun kitaplarında mantığımın almadığı dipnotları, bilgileri kafamda kesinleştirmek için tonla kitap aldım. Bugün bakıyorum bazılarına, günlük hayatın dalgınlığı ile üstüne vazife olmayan işlerle uğraşıyor. Herkes mesaisini üstüne vazife olmayan işlerde harcama yanlısı. 5 gündür karadeniz kitap fuarında görevliydim. Cuma akşamı Abdülhamid Han dizisini izleyen geldi yanıma. Bize kitap ver… Bir tane amca ise takdire şayandı!!! Hakkında hiç bir bilgisi olmadığı “Abdülhamide verilen jurnallerin tahkik raporları” adlı kitaba yorum yaptı. Çok iddialıydı. Bozmadım onu. Ne de olsa dizinin sarhoşluğu ile cengaver moduna girmiş, sloganlar atarak kitabı yorumlama zevkine ulaşmış. Onu bu keyifden kimse alamazdı, bende bozmadım:) Bir şey sorsan dizide böyleydi diyen bir topluma sahibiz. Kimse araştırma peşinde değil. Herkes kitap okuma modasına kapılmış, ne okuduğunu bilmeden sadece kitap okuyor. Defaatle ikaz edilen bazı şahıslara hala hayranlık besleniyor! İkaz edildiği zaman insanın yapması gereken tavır şudur:” Düşüneyim, araştırayım, bir bakayım. Bu gerçekden böylemidir?” Abdülhamid Handa bir insandı ve hatalarıda vardı! Bunun tersini söyleyen benim gözümde melundur! Şöyleki dünya üzerinde hatasız günahsız olan kullar bellidir. Peygamberlerdir. Bunların dışındakilere hatasız demek, Peygamberlere hs olan sıfatları onlara yakıştırmak demektir ki, buda itikaden mahzurludur! Sapkınlık derecesine varabilir!! Ben acizane bir kulum. Yaptığım iyilikler elbet olmuştur ama günahlarımdan dolayı onları göremem. Benim derdimde basittir aslında! Her denilene hrmen inanmamak! Bizim yaşadığımız bu devirde oyunlar içinde oyunlar varken, film izler gibi haber izlerken gerçeklere ulaşmakda sıkıntı çekebiliriz. Sıkıntılıyızda bence. Türkiye’de objektifliğin esamesi yok! Haber kanallarında ve medyada asla objektiflik yok! Bunu kimse iddia edemez. Herkes kendi takımının sloganını sallıyor. İçinizden bazılarınızda bazı şeyleri göremeyebilir. Yada gördüklerini sağlıklı bir biçimde yorumlayamayabilir. Bugün zahirde olan doğrular batında yanlışda olabilir. Bakmakla görmek diyorlar ya öyle bir şey yani. Hz. Musa ve Hz. Hızır kıssasını hatırlayın. Teymiye öldüğünde ve sonraki yüzyılda tenkid edildi ve unutuldu gitti. Taraftar olarak unutuldu. İngilizler islamı araştırdılar ve teymiyenin fikirlerini aşılayacak birini bularak islama dışardan fitne soktular. Muhammed bin abdülvehhab!!! Bunu casuslarıyla başardılar. Ondan sonra ne mi oldu? Suud bin abdülaziz vehhabın tehlikeli fikirlerini aldı ve hicazı kan gölüne çevirdi. Mekke ve Medine dahil bir çok müslümanı kırdırdı. Tarih kitapları bu hadiselerin tafsilatıyla dolu. Araştırın bakın. Şunu söyliyeceğim, Abdülaziz ve ahalisinin kendilerini haklı ve doğru görmeleriyle, haklı ve doğru olmazlar. Ekber Şahın kendini gördüğü mertebeyi düşünelim mi? Kendini uydurduğu ama hak gördüğü ve gösterdiği dine peygamber ilan etti. Kendi zamanında cereyan eden hadiselerin haklılıkları var mı yok mu bunu çözmek zor. İlim ve irfan isteyen hadiseler. İmamı Rabbani Hazretleri hak olanı savundu ve galip geldi. İmamı Azam hak olanı savundu ve galip geldi. Siz bakmayın hapishanelerde kaldıklarına! Her hapishanede kalanda haklı demek değildir. Böyle bir suizana da kapılmayın. Sonuçta teymiyede hapislerde öldü gitti… Bugün yaşananların, olayların, baş aktörlerin ve bu vaziyet karşısında kahraman edasıyla mahzun rolünü oynayanların geçmişde yaşamış bir padişaha ve bu padişahla uzakdan yakından alakaları olmadığı halde bu padişaha benzetilmesi, büyük abesdir. Abesle iştigaldir. Burada benim içimi kemiren durum, insanların eğriyi doğruyu, gerçekleri usulünce tahkik edemeyişlerinedir! Asrın en siyasi padişahı ile, siyaseti sürekli hatalar yaparak öğrenen politikacılar, aynı kefede değil, aynı terazide dahi olamazlar. Çekilen dizilerle insanların tarihe dönük coşmaları güzel lakin, diziler tarihi gerçeklikde değilse, o zaman sıkıntı büyük! Şöyleki, milletce biz geçmişimizi ve geleceğimizi televizyon programlarıyla biçimlendiriyoruz. Gösterimde olan programlar gerçekden uzaksa sıkıntı büyük olur. Doğruluğunu kaybedersen, yanlış bataklığında boğulur gidersin. Gerçek bilgi çok mühimdir. Gerçekleri bilmek insana güç katar. Bugün şüphesi olmayan nasslarla konuşan teröristler yok mu? İnsanları ALLAH’ın ayetleriyle teröre davet edenler var mı? Onlara kapılanlar var mı? İşid gibi zalim bir grubu ALLAH’ın mücahidi olarak gösterenler var mı? Yanlışı doğru, doğruyu yanlış gösterenler var mı? Güler yüzle, samimiyetle ve sıcak kanlılıkla insanları yanlışa sürükleyenler var mı? Siyasetçiler olsun, hocalar olsun, karizma tarihçiler olsun, kim olursa olsun insanları yalana, yanlışa ve saçmalıklara sürükleyebilir. Bu tarihde de günümüzde de tecrübeyle sabittir! Kapılmadan insanları sevelim. Kapılmadan konuları yorumlayalım. Devlet halk için mi, halk devlet için mi? Bu ayrımı yapan ecdad gibi düşünmedikçe, biz adil düzene giremeyiz. Biz şeriat istiyoruz lakin şeriatı hak ederek yaşamıyoruz. Bende dahilim buna. Kendimi dışarda tutmuyorum. Toplum hafızası silik. Zayıf! Cansız! Tarihi tarih olarak okumak, şuurlanmak ve eksiklerimizi bu minvalde düzelterek amel etmek, bizler için daha iyi olur. Ders çıkartalım. Sevgimizden dolayı gözlerimizi kör etmemize gerek yok. Selametle…